menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Haya, Edep, Utanma ve İnsanî İtibarın Sessiz Çöküşü Karşısında Neler Yapmalı

17 0
31.08.2025

Vahye dayalı geleneksel toplumlarda itibar, haya ve edeple kazanılan, toplum içinde yavaş yavaş inşa edilen bir değerdi. Modern dijital çağda itibar, "beğeni", "takipçi" ve "paylaşım" gibi nicelik göstergelerine indirgendi.

İnsanî itibar, algoritmaların insafına bırakıldı. Bu durum, haya ve utancı bir engel olarak gösterdi. Reyting uğruna mahremiyetler pazarlanır, şöhret için edep çiğnenir oldu. İtibar artık bir iç erdem değil, bir dış onay mekanizması haline geldi.

Siyaset, toplumun ahlâkî çerçevesini çizen en önemli kurumlardan biridir. Siyasetteki kutuplaştırıcı, aşağılayıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici, insan onurunu hiçe sayan dil, toplumun geneline sirayet ediyor.

Siyasetçiler rakiplerini itibarsızlaştırmak için her yolu meşru görürse, sıradan vatandaş da komşusunu, esnaf da müşterisini aynı yöntemlerle itibarsızlaştırmaya başlıyor.

Bu, bir "ahlâkî kirlenme" dalgasıdır. Siyasetteki edep ve haya eksikliği, toplumsal nezaketi ve birbirine saygıyı yok ediyor. Bu bakış, siyasetin ahlâk üzerindeki kurumsal etkisini incelemektedir.

Küresel popüler kültür, "sınırsız özgürlük" naralarıyla, haya ve edebi "gericilik", "çağdışılık" olarak kodladı.

Yerel kültürler ise bu akıma direnmek yerine, onunla "dans etmeye" başladı. Kendi değerlerini küresel trendlere uydurmak için eğip büktü.

Bu, bir "kültürel şizofreni" oluşturdu: Dinî değerlerine sahip çıktığını söyleyen kişiler, medya tüketim alışkanlıklarında Batı'nın en yozlaşmış ürünlerini tüketir oldu.

Bu çelişki, bir iç utanma duygusunun yerle bir olmasına sebep oldu. Değerler çatışması, kişiyi hissizleştirdi. Bu bakış, küresel kültür akışının yerel ve bölgesel ahlâk kodlarıyla etkileşimini analiz etmektedir.

Eskiden yüz kızarmasından ölünürdü. Bir ayıp işlendi mi, mahcubiyetten yüzler yere eğilir, geceleri yastıklar ıslanırdı. Şimdi? Kameraların önünde en mahrem hatalar gururla anlatılıyor.

Siyaseten linç, sosyal medyada ifşâ, gündelik hayatta edepsizlik benimsenmiş bir vaziyet aldı. Haya, edebin pelerini; utanma, insanı hayvandan ayıran o ince zarftı.

Peki, ne oldu da bu zarif değerleri kaybettik/kaybediyoruz? Neden itibarımızı, en değerli hazinemizi, dijital pazarlarda basit bir takasa kurban ettik/ediyoruz?

Toplumların ruhu vardır. O ruhun kalbinde ise dört cevher saklıdır: haya, edep, utanma duygusu ve insanî itibar. Bunlar bir medeniyetin görünmeyen direkleri, bir ailenin sessiz harcı, bir insanın kimliğidir.

Fakat bugünün sokaklarında dolaştığımızda, ekranlarına baktığımızda, siyasetin dilinde işittiğimizde bu değerlerin yavaş yavaş eridiğini, inceldiğini ve kimi yerde yok olduğunu görürüz. Sanki asırlardır bize yön veren bir pusula kaybolmuş gibi.

Bunlar kaybolduğunda, toplum dışarıdan ne kadar parlak görünürse görünsün, içi boşalmış bir kabuğa döner. Bugün maalesef sokaklarımızda, ekranlarımızda ve siyasetimizin dilinde bu değerlerin sessizce yitip gittiğine şahitlik ediyoruz.

Haya, edep, utanma ve insanî itibar sadece şahsî bir ahlâk meselesi değildir. Aynı zamanda sosyolojik ve siyasî bir meseledir. Haya ve utanma, şahsî ahlâkın kalbidir; edep, toplumsal ilişkilerin harcıdır; insanî itibar ise adâlet ve merhametin ürünüdür. Fakat günümüzde bu değerler birkaç sebepten ötürü hızla aşınıyor.

Haya, edep ve utanma duygusu, nutuklarla değil, aile ve kurum içinde yaşanarak, görülerek öğrenilir. TÜİK verileri, ailelerin ve kurumların bir arada geçirdiği kaliteli zamanın giderek azaldığını gösteriyor.

Ebeveynler ve kurumlar, iş ve dijital dünyanın telaşı içinde,........

© İstiklal