YA BEN ÖLEYİM Mİ SÖYLEMEYİNCE?
Akıp giden bu hayatta her şeye rağmen yaşamaya devam ediyoruz. Sevinçte, kederde, ölümde hayata dahil. Mutluluğun kadar mutsuzluğunda hayatımızda yeri var. Sevinçler nasıl ki paylaşarak çoğalırsa kederlerde paylaşarak azalır. Dolayısıyla insan anlatmaya ihtiyacı vardır. İnsan anlattıkça rahatlayacaktır. Bugün birçok psikolog danışanlarına yazmayı telkin edip şifa bulacağını söylemektedir. Bugün yoldan kimi çevirirsek çevirelim anlatacak bir şeyleri vardır. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Sosyal bir varlık olduğu için anlatmaya ihtiyacı vardır. Sevinci de anlatmalıdır kederi de…
Bu anlatma ihtiyacı bir sanatçıda eser olarak vücut bulacaktır. Dolayısıyla edebi bir ürün meydana gelecektir. Bunun neticesinde sanatçı rahatlayacak ve bir eser meydana getirmiş olacak. Okuyanda edebi zevkini tatmin etmiş olacak. Ayrıca okur bilgi, birikim ve tecrübede elde etmiş olacaktır. Sonuçta yaşanmış bir olayı estetize edilmiş bir şekilde okuyacaktır. Yazanda okuyanda sağalacaktır.
Yazarlar, şairler ve fikir adamları hassas insanlardır. Yaşadıkları hayattan çok çabuk etkilenirler. Bu etki zihinlerinde fikre dönüşür. Bu fikirleri dışarıya atamazsa kendi içerisinde bir baskıya dönüşür. Bu baskıyı gidermenin yolu da yazmaktır. Yaza yaza rahatlarlar. Aynı zamanda var olan sıkıntılara çözüm üretmiş, teklifte bulunmuş olurlar. Onun için bir........
© İstiklal
