Modern Düşüncenin Krizi
Cehaletin kuşatması ve kıskancındaki toplumlar, aşırıcılık, genelleyicilik ve bildimcilik gözlüğü üzerinden körleştiriliyor ve kutuplaştırılıyorlar. Bu, at gözlüğü takmanın tanımıdır. Bugün dünyada yaşadığımız tablo, bu gelişmelerin eklemli bir parçasıdır ve viral etki, hem içsel yolculuğumuzda hem de genel geçer sosyal yaşantımıza röntgen çektiğini görüyoruz. Aslında, hiç bir şey bilmediğimizi fark ettik.
Bizi kuşatan çağdışı aşırıcılık, bildimcilik ve genelleyicilik, uzun yıllardır hükmünü sürdürebilmiş tek rejimlerdir. Bu ideolojik üçüz, aynı zihniyet ve ruhtan besleniyor. Maskeliler, çok yüzlüler ve yalancılar, zehirli zihinlerini insanlığın içine kadar nüfuz etmiş yapıları ve anlaşılma noktasında zorluk çekilen yalpalı sözlerini gizlice yayabiliyorlar. TV programları üzerinden üretilmiş aşırıcılık ve genelleyicilik, cehaletin sesi ve görseli olarak odalarımıza girip bizi uyuştururken, cahilliğimize cahillik katan teknolojinin diğer unsurlarını da kabullenmeye başlamıştık bile. Heterojen kisvenin homojen diyalektle servis edilmesini gönül rahatlığıyla kabul eder hale geldik.
Ne önemi vardı bunların? Neden bunca şeyi anlatıyorsun?
Önce eleştiriyoruz, sonra kabul ediyoruz. Bizim toplumsal DNA kodumuz tam olarak böyle. Ancak kabul ettikten sonra, tam bir uyuşukluk hali başlıyor. Zihnimizin bakir kalmış ormanları ve düşüncelerimiz çoraklaşıyor. Medya, aptallaşmayı ve cehaleti örgütlü bir şekilde yayıyor. Çoğu zaman sosyal dinamiklerin kendi içinde şahit olduğu zorlu hayat serüvenlerini, çekincelerini, endişelerini........
© İstiklal
