Yozlaşmanın Normalleşmesi
Yozlaşma bireyin, ailenin, toplumun, kurumların ve toplumun özümsediği kültürel değerlerin sapması, bozulması ya da çürümesi olarak çatı bir tanımlama ile kısaca özetlenebilir.
Bireysel yozlaşma; kişinin dürüstlükten, adaletten, erdemli davranışlardan soyutlanmasıdır. Toplumsal yozlaşma ise; toplumda genel ahlaki değerlerin, dayanışma ve saygı gibi normların zayıflaması olarak tanımlanabilir. Birey ve toplum böylece yozlaşırken toplumun kültürel değerlerini kaybedip yabancı kültürlerin etkisine girmesi de kültürel yozlaşmanın örneği olarak karşımıza çıkar. Peki tüm bu karmaşanın en tepedeki kurumu olan devletin kurumlarında neler olur? Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, adaletsizlik, eşitsizlik ve liyakatsiz, hak edilmemiş makamlar da, devletteki yozlaşmayı tarif eder. Özel sektörde ise yozlaşmanın adı incelmiş ve mobbing olmuştur.
Geçmiş kültürlerin mitolojik hikayelerinde dünyanın kurulumu üzerine adı sıkça geçen ve genellikle bir tufanla anlatılan: “insan soyunun bozulması üzerine yaşanan kaos” başlığı günümüz dünyasına bu konu ile ilgili bir gönderme olabilir.
Nasıl oldu ne zaman oldu da bu kadar yozlaştı Türkiye toplumu? Haydi günbegün bunca değer kaybına uğruyoruz diyelim! Peki hangi ara toplumsal normlar üzerine adeta saldırıya geçen, kural tanımayan, kıyasıya bir kırımın yaşandığı ahlaki çöküşe geçişi kabul ettik ve ne çabuk ve ne kolay normalleştirdik? Asıl sorunumuz kolay kabul ve bunu izleyen normalleşme, olağanlaşma…
Olabildiğince geniş kapsamlı bu konuyu en göz önünde ve gündemimizde olan bir alandan örnekleyelim.
Sosyal medyayı bu konuda nasıl kullanıyoruz?
Toplumların en kutsal ve önemli değerlerinin başında hiç şüphesiz aile kavramı gelir. Aile, evlilik birliği ile kurulur ve evlilik kurumu kutsaldır. Öyle bilir öyle söyleriz.
Toplumun çekirdeği, yapı taşı, nüvesi her ne dersek diyelim; bel kemiği en çok yakışan tanım olabilir. Son dönemlerde kişisel sosyal medya hesaplarında gördüklerimiz tam bir fiyasko! Birbirlerini toplumsal hayatta hiç tanımayan insanların birbirlerinin özel hayatlarına vâkıf olmaları şartmış gibi ve anayasanın olmazsa olmaz maddesiymiş gibi medeni hâli bildirme durumu var sayfalarda! Evli ibaresi daha mâkul ve kabul görür hatta son derece ahlaki bulunabilirken, evli olmayan insanlar profillerine ilişkisi yok yazıyorlar. Belki bir nebze o da anlaşılabilir. Hani hiç yazılmasa da olur, cezai bir durum yok. Türkiye ve dünya nefesini tuttu elli takipçisi olan yumuşak ünsüz bir vatandaşın medeni durumunu merak etmiyordur. Şarampolden hızla yozlaşmaya yuvarlanan bölüm şu : evli kadınların ve erkeklerin profillerine ilişkisi yok bildirimini yazmaları. Aile birliğinin ortasına atılmış bir bombadır bu. Kadın evli, sadece bekarlık soyadı ile yani evlilik soyadını hiç yazmadan ilişkisinin olmadığını ibraz ediyor! Yani bu ne demek oluyor? Evliliğini ve eşini yok sayıyor. Hayatımda duygusal bir birliktelik yok. Tekliflere açığım diyor. Bu versiyonun erkek kısmı bir iki numara daha rahat. İlişkisi yok yazan erkek bu yalana en çok kendisi inanıyor ve sanki bekar biriymiş gibi kadınlara yazdığı özel mesajla kendine bir partner arıyor! Garip ama gerçek! Acı ve gerçek! Trajikomik ve gerçek! işte size yumuşatılmış haliyle yozlaşma! İlginçlikler bitmiyor, bu ilişkisi yok evli çiftler de birbirinin sayfasında ekliler!
Bu yolda nereye koşuluyor? Varılmak istenen yer neresi, hedef, amaç, düşünce yapısı ve bakış açısı ne anlatıyor? Çağın yarattığı tam bağımsız bireyin geldiği bu sınır........
© İstiklal
