SAVAŞI KUTSAMAK
Öfke kin kan barut … Yarı sönük yer yer yanmaya devam eden ateş kümeleri. Birbiri üstüne yığılmış cesetler, kopan azalar her yere saçılmış, ölenler çoğunlukla asker. Cepheler, cephaneler, günlerce yatak yüzü görmemiş kumandanlar ve yine aç susuz askerler. Mataralar kan içinde, avuçlar yara bere. Üniformalar tanınmaz halde…
Bu paragraf ikinci dünya savaşını konu alan pek çok filmden belleklerde kalan sahneler. Gerçeğinden uyarlama, kısa kesitler.
Savaşa dair öfke dindiğinde ve geriye ölecek kimse kalmadığında, yeni bir savaş için kin biriktirinceye kadar toplu mezarlıklara alanlar açılırken kaybedilen onca can, eğer kaldıysa toprak kutsanır. Ölene kahraman demek bazen yükü hafifletir kimi zaman vicdanı rahatlatır. Toplumların acılarını unutmaları için belki de hedef saptırılır. Adı savaş olan topyekün insanlık suçunda en çok kimler gözyaşı döker dersiniz, en çok kimler yanar da tütmeyi bilmez! Düşünmeye mahâl yok, elbetteki anneler…
Modern hemşireliğin kurucusu ve daha çok savaş karşıtlığı ile tanınan Florence Nightingale ( 1820 – 1910 ) Kırım Savaşı’nın ardından kaleme aldığı rapor değeri taşıyan yazılarında savaş için şöyle bir özet yapar : “ Savaş kahramanlık değil; ölüm, sefalet ve israf üreten bir felakettir. Savaş insan onurunu yok eder.”
Binlerce ağır yaralı askerin bakımı ve tedavisinde aylarca hatta yıllarca cephelerde görev yapan hemşirenin en önemli tespitlerinden biri de; “ Savaş en çok sıradan askerleri ve yoksul halkı vurur!”
Bu tespitlerin kaleme alındığı yıllarda Anadolu ‘da türküler yakılmış bu uğurda :
”Zenginimiz bedel tutar, askerimiz fakirdendir.” Buradaki bedel sözcüğü günümüz bedelli askerliğine karşılık gelmektedir. Birbirinden habersiz iki farklı kültürün savaşa dair insanî bakış açısının aynı olmasının ötesinde, savaşın bıraktığı toplumsal etki ve izlenim aynıdır. Ölen de ölenin yasını tutan da yoksul halktır, ezilen halk …
Tarihin en eski ve büyük olasılıkla ilk savaşı Irak’ta Jebel Sahaba bölgesinde M.Ö. 12.000 – 13.000 yıllarına tarihlenen 59 kişilik topluluğun yarısından fazlasının eş zamanlı olarak şiddet sonucu öldüğünün tespiti ile ortaya çıkmıştır. Bu toplu ve şiddet içeren ölümler; örgütlü ve organize çatışmaların çok eski tarihlere dayandığını gösterir. Bu savaş neolitik çağdan en az ikibin yıl öncesinde meydana geldiğine göre; yerleşik düzene geçilmesinden çok öncesinde yani mülkiyet kavramının henüz ortaya çıkmadığı zamanlarda olduğu hesaba katıldığında sorunun sınır genişletmek veya toprak elde etmek dışında başka bir şey olduğunu düşündürür.
Binlerce yıl sonra yine aynı bölgede tarihin ikinci büyük savaşı bu kez de Sümerler döneminde gerçekleşmiştir. Kitlesel refaha bir türlü ulaşamayan o coğrafya ; günümüzde kalıcı barışın ütopya haline geldiği Ortadoğu bölgesinden........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d