Medine Sözleşmesi'nden Veda Hutbesine Ve Magna Carta’ya Uzanan Toplum Sözleşmeleri
1 Ekim 2024 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin: “Yeni bir döneme giriyoruz!” çağrısıyla Türkiye kırk yılı aşkın süregelen terör sarmalından kurtulma yoluna girdi. Bu çok önemli ve ilk ciddi adımdı. Bahçeli’nin çağrısı kimi milliyetçi çevrelerce infialle karşılanırken PKK terör örgütünün 5 – 7 Mayıs 2025 tarihli 12. Kongresini toplayıp “örgütsel yapının feshedilmesi” kararı almasıyla süreç ivme kazandı. Bu kararla silahlı mücadele yönteminin sonlandırılmasına dair adım atılması ile barış anlamında önemli bir dönüm noktasına gelindi.
Buraya kadar yaşanan sürecin adı yeni bir toplum sözleşmesi olabilir mi?
Nedir toplum sözleşmesi?
Toplum sözleşmesi halk ile devlet arasında yapılan karşılıklı güven ve bir görev anlaşması olarak adlandırılır.
Bu kavramı ilk kez 18. yüzyılda Fransa’da ayrıntılı olarak ifade eden J. J. Rousseau’ya göre toplum sözleşmesi, bireylerin ortak bir irade ile oluşturdukları, halk egemenliğine dayalı bir düzenin temeli olarak tanımlanmıştır. Tarihsel bağlamda insanların ilkel hayat tarzından bir arada yaşamaya geçtikleri süreçte; devlet, kanun ve kamu düzeninin henüz kurulmadığı bir toplum olma sürecinde yaptıkları varsayılan anlaşmadır. Yani topluluktan çıkıp toplum olma yolunda atılan ilk adımlar da diyebiliriz.
Tarihte toplumsal değişimlerin (yerleşik yaşama geçme, yazının icadı, paranın icadı, savaş, ihtilal, coğrafi keşifler, ekonomik ve teknolojik gelişmeler vb.) dönemeçlerine baktığımızda muhakkak ki yazısız ya da yazılı olarak sınırları belirlenmiş toplumsal kurallar günümüz insan hakları evrensel değerlerinin de nüveleri olması açısından önemlidir.
Bu bağlamda, insanlık tarihinin ilk toplum sözleşmesi olarak kabul edilen M.S. 622’de Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretinden sonra Medine’de yaşayan Müslümanlar, Muhacirler, henüz Müslüman olmayan Araplar ve Yahudi kabileler arasında imzalanan, İslam tarihinin ilk anayasası olarak kabul edilen Medine Sözleşmesi’ni görmekteyiz. Amacı, Medine’de yaşayan farklı topluluklar arasında barışı sağlamak, yeni kurulan İslam toplumunun hukuki, siyasi ve sosyal düzenini belirlemek, dış tehditlere karşı birlik olmaktı. İmzalanan maddeler arasında en mühim birkaç madde şöyledir:
Medine halkı tek bir ümmettir. (Çok uluslu devlet olmanın yolu bu maddeyle kapanmış mıdır? Ümmetçilik fikri böylece evrensel değer mi kazanmıştır?) Farklı etnik kimlikler tek tip toplum olmak algısı ile birbirini eritmeye ve asimilasyona çabalamamıştır. Ümmetçilik potasında yani dindaşlık başlığı altında toplanmıştır. (Günümüz dünyasından bin dört yüz yıl önceye bakıldığında, başarılı olup olmadığı tartışılsa da ırksal farklılık yerine din kardeşliği daha makul, çözümcü ve barışçıl görünüyor!)
Medine halkı, farklı dinlerden olsalar da savunma ve dayanışmada ortaktır.
Her topluluk dini inancında serbesttir.
İç düzeni sağlama ve anlaşmazlıkları çözme yetkisi Hz. Muhammed’e aittir.
Buradan hareketle Medine Sözleşmesi’ndeki asıl hedef, farklı din ve kabileleri barış içinde bir arada yaşatmaktır. Adalet, eşitlik, din ve inanç özgürlüğü, ortak savunma ilkelerini önemle vurgular. Bu sözleşme modern çağda........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d