Ahlâken Genişleyen Türkiye
Rakamsal verilere dayanarak, istatistiksel analizleri ele alarak veya grafikler üzerinden değerlendirme yapılabilecek alanlarda kesin yargılarla yazı yazmak hiç şüphesiz daha kolay olabilir. Amma velakin konumuz, günümüz Türkiye’sinde toplumsal çürümeye bir nevi hatırlatıcı olarak genel bir başlıkla ele alacağımız ahlaki genişleme…
Türkiye genişliyor! Hem de ahlaken!
18. ve 19. yüzyıldan itibaren Türkiye’de her alanda yenileşme ve ilerleme kuramı batıya göre şekillenmiştir.
Adına modernite denilen kavramın aslı esası en kısa haliyle şudur: Batının kendi tecrübeleri ile ekonomik, sosyal kültürel ve siyasal alanda yaşadığı, batı dışı toplumların da öykünerek gerçekleştirmeye çalıştığı değişimler olarak tanımlanabilir.
Bizim ise moderniteden özümsediğimiz şeylerin başında 70’lerin sonundan itibaren siyah beyaz tvlerden pompalanan o reklam sloganı en sinsi haliyle kanımıza işleyen bizi bugünlere hazırlayan o üç kelime :
Modern Avrupai Ucuz …
Oxford L. Göre Modern sözcüğü ; içinde yaşanılan çağa uygun, şimdiki ve yakın zamana ait. Türkçe’de ise sözcük, çağdaş ( yeni ve güncel ) olarak kullanılıyor. Peki biz toplum olarak şu modernite ve modern olma, siyasi deyimle çağdaş olmayı ne olarak anladık nasıl yorumladık neresinden tutunduk? Yaşasın artık biz de Modern Avrupai ve Ucuz mu olduk? Avrupai olan her şey modern ise modern ve modernleşmeden anladığımız her şey günümüz Türkiye toplumuna pahalıya patlamış gibi görünüyor!
Ucuzun illeti derdi eskiler. Pahalının hikmeti. Hikmetli bir toplumdan illetli bir topluma dönüştük/ dönüşüyoruz.
Olabildiğince objektif bakış açımızla devam edelim.
Konuyu iki madde üzerinden ele alalım:
· Nesnenin tabulaşması
· Kadının nesneleşmesi
Batıdan gelişmiş değişimleri Türkiye toplumuna adapte ederken çoğunlukla ithalata yöneldik. Lüks evler inşa ettik. Evlerin önüne lüks otomobiller konuşlandırdık ve evlere mükemmel fiziki niteliklerde kadınlar yerleştirdik. Zamanla deforme olan evleri yıkıp onların yerine villalar kondurduk, evlere aldığımız eşyalar villalara yakışmadı, attık yenilerini aldık. Otomobiller jeeplere dönüştü ve mümkünse tekneler yatlara, yatlar çok katlı otoparklara dönüştü. Kadın da aynı hızla bu değişimlere ayak uydurdu. Gittikçe derinleşen dekolteler, plastik ve estetik cerrahinin mükemmel tasarımları sil baştan yeni yüzler ve plastik kokan yekpare silikon bedenler. Sonra o bedenler en çıplak halleriyle nesnelerin reklamlarında kullanıldı. Nesnelerle bütünleşen kadın nesneleşti. Oysa Türkiye tarihinde, kültüründe ve geleneğinde kadın; özne idi.
Nesneler, toplumsal kuşatmaya hız kesmeden devam ederken sözde gelişen ve değişen ahlaki değerler batının hesaplarıyla öyle tatlı ve kremalı soslarla yedirildi ki bu ülke toplumuna, Fransız usulü kurbağa olduk, kaynıyoruz, pişiyoruz, dumanımız üstümüzde gül gibi geçinip, ölür gibi yaşayıp gidiyoruz.
Pişerken yumuşuyoruz ve bu yumuşama bizi genişletiyor. Ahlaken genişleme dediğimiz şey de tam olarak bu oluyor. Genişleme; esasen büyüme, sınırların esnemesi lâkin işin ahlaki boyutundaki........
© İstiklal
