İslam Âlimleri Konferansı Sonrası Ayasofya’daki Mehmet Görmez Hutbesi
İstanbul’da gerçekleştirilen, 50 ülkeden 150 İslam âliminin katıldığı İslam Âlimleri Konferansını daha önceki iki yazımızda değerlendirmiştik. Bu konferans, Ayasofya’da kılınan Cuma namazı ve bu namazdan evvel Mehmet Görmez’in okuduğu hutbeyle son buldu. Bu yazımızda da meseleyi bu boyutuyla tahlil edeceğiz.
Ayasofya’daki Hıristiyanlığa ait teslis şirki sembollerinin açıkta bulunuyor olmasının nasıl bir itikâdî fecaat olduğuna her fırsatta vurgu yapıyoruz. Böyle bir mekânda kılınan Cuma namazının fıkhî hükmünü ehline havale ederek, burada okunan hutbenin mana ve muhtevası üzerinde durmaya çalışalım.
Yazımız şu üç soru çerçevesinde ilerleyecek:
Bir: Bu hutbe neden Mehmet Görmez’e verdirilmiştir?
İki: Hutbede hangi mesajlar verilmiştir ve hangi mesajlar verilmeliydi?
Üç: Acaba Ayasofya’nın Mescid-i Aksâ için bir model olması mı düşünülüyor?
Bu soruları sormamız boşuna değildir. Zira günümüzde kavramlar, hesaplar, niyetler ve hedefler -ne acıdır ki- birbirine karışmıştır. Bu şartlarda şov nitelikli yaldızlı sözlere değil, yapılan işlere ve takip edilen istikamete bakmak gerekir. Başka bir ifadeyle kim kiminle beraber, kim kimin safında soruları hayati önem ifade etmektedir.
Hakla batılın birbirine karıştırıldığı bu ahir zaman şartlarında istikameti korumak adına kılı kırk yarmak mecburiyeti hâsıl olmuştur. Okuyucularımız ne demek istediğimizi basiret ve ferasetleriyle anlamışlardır zannediyorum.
Şimdi bu üç sorunun cevabını vermeye çalışalım:
I- Bu Hutbe Neden Mehmet Görmez’e Verdirilmiştir?
Bu sorunun önemini anlayabilmek için, Görmez’in temsil ettiği misyon ve takip ettiği istikamet çizgisine dikkat çekmek isteriz.
Görmez, itikâdî vehametini bir evvelki yazımızda anlattığımız Ayasofya’daki bu manevi faciaya suskun kalan ve hatta destek verenlerdendir. Nitekim daha evvel de Ayasofya’da kendisine hutbe verdirilmişti.
Bu son hutbeyle, orada bulunan ve kendilerine İslam âlimi denilen 150 kişinin şahsında bütün İslam dünyasına bir mesaj verildiği açıktır.
Bu mesajlara geçmeden evvel, Mehmet Görmez’in nasıl bir istikamet çizgisi olduğuna dair hafızalarımızı biraz tazeleyelim.
Mehmet Görmez;
“Başörtüsü taabbudi değildir” diyen ve böylece başörtüsünü farzıyet ifade eden bir hüküm olmaktan çıkarıp ahlakî bir tercih gibi gösteren,
Diyanet İşleri Başkanlığı boyunca, dinlerarası diyalog muhtevalı Kuran Yolu Tefsirini Diyanet’in tefsiri olarak esas alan,
Frankfurt İlahiyattaki “Kuran’ın Allah kelamı olduğu tartışmalıdır” ve “Kuran’ın yüzde doksanı tarihseldir” diyen Ömer Özsoy’a tepki göstermeyen ve onu görevde tutan,
“Ravi zincirinin ilk halkası olan sahabilerin kendi yorumları olduğu” gibi söylem ve gerekçelerle sünnet ve hadislerin dindeki bağlayıcılığı konusunu şaibeli hale getirmeye çalışan,
“Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu” adlı kitabı fecaatlerle dolu olan ve bu fecaatlerin bir kısmı Prof. Abdullah Aydınlı tarafından bir makalede toplanan,
Tarihselci Fazlurrahman’ın görüşlerinin Türkiye’de tanınmasında en büyük rollerden birini üstlenen, ismini verdiğimiz kitabı da bunun ispatı olan,
İslam’la diğer dinler arasında ciddi bir fark görmeyen, yani hakla batıl farkını “Görmez”likten gelen,
Fikir dünyası Ankara İlahiyattan dini tenkitçiliğin temsilcisi Said Hatipoğlu, Fazlurrahman ve Musa Carullah adlı refomistlerin etkisiyle şekillenen,
Fıkıh ve mezhepler konusunda da arızalı fikirler seslendiren biridir.
Şimdi gelelim bu şahsın okuduğu hutbenin muhtevasına:
II- Hutbede Ne Mesaj Verildi?
- Hutbe girişinde Görmez, zulmü anlatan ayet ve hadislerden örnekler verdi.
- Hutbede hâkim olan hava, Gazze’deki faciayı tasvir etmek idi. Biz buna malumun ilamı yahut ajitasyon da diyebiliriz. Hâlbuki bu acıları yaşayan Gazzeliler İslam âleminden vazifelerini yerine getirmelerini; bu âlimlerden de bu vazifeyi yapması gerekenleri harekete geçirecek bir fetva bekliyor. Hem kendini hem de başkalarını avutmaya yönelik sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Hutbede dikkat çeken bir husus da, Görmez’in kendini de içine katarak İslam âlemine yönelik bir özeleştiri yapmasıydı. Bu........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein