Emanete Hıyanet Eden Toplum İflah Olmaz!
Çok bilinen bir fıkra olsa da yine de anlatalım. Çok bilinen bir fıkra ya da darb-ı mesel’dir.
Biraz sonra anlatacağım. Elbette bu fıkrayı ya da darb-ı mesel’i bilenler yanında, bilmeyenler de vardır. Nasreddin Hoca gibi “bilenler, bilmeyenlere anlatsın” demeyelim ve biz bu fıkrayı, yazımın başında anlatalım.
“Ateş, su ve güven”, her üçü de ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Yürüyüşün ilk başlangıç kısmında kendi aralarında şöyle bir diyalog geçmiş. “Biz üçümüz birbirimizi kaybedersek, nasıl bulacağız birbirimizi?” Ateş şöyle demiş: “Nerede bir duman görürseniz, ben oradayım.” Su şöyle seslenmiş: “Nerede bir su şırıltısı duyarsanız ben oradayım.” Sıra güven’e gelmiş ve ateş ile su sormuş: “Seni kaybettiğimizde nerede bulacağız?” Güven şöyle cevap vermiş: “Beni kaybettiğinizde bir daha asla bulamazsınız.”
Evet, aynen durum bu.
Hakikat şudur ki, “güven kayboldu mu, bir daha bulunmaz ve güven tekrar tesis edilemez.”
Bu gerçek bireysel ve insani ilişkilerde böyle olduğu gibi elbette içtimai ve sosyal ilişiklerde de böyledir. Zaten ticari ilişkilerde “güven” en başta gelir.
Size bir konuda yanlış yapan ve sonradan özür dileyen insan ile ilişkileriniz eskisi gibi olmaz. Her daim zihninizin bir kenarında o kişinin yaptığı, o yanlışlık bulunur. Derler ya, “kırılan bir cam bardak, nasıl eksi haline tekrar getirilemezse, aynen kırılan bir kalp de eski haline getirilemez”
Bu toplumda “güven” en önemli noksanlık.
Maalesef, kimse kimseye sırtını dönemiyor.
Yalancı gülüşler ve yapmacık ilişkiler, insanı tereddüt içerisinde bırakıyor.
Bu toplum güven vermiyor.
Bu toplumda emanete hıyanet rutin ve kanıksanmış bir hal almış.
Emanet dediğimizde, maksadımız şu: “Adama bir şey teslim ettiğinizde aynısını alamıyorsunuz.” “Adam ile bir ticari ilişkiye girdiğinizde, yanlış yapmayacağından emin........
© İstiklal
