Tarihin İdeolojiye Kurban Edilişi: Osmanlı Düşmanlığından Kemalist Mitolojiye
Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte yeni bir devlet ve yeni bir toplum inşa edilmek istendi. Bu, tarihin doğal akışı içinde anlaşılabilir bir durumdur. Ancak sorun, bu yeni düzenin meşruiyetini sağlama yolunda geçmişin tümüyle karalanmasıyla ortaya çıktı. Çünkü Kemalist rejimin önemli bir kısmı, Osmanlı’yı olumsuzlayarak Cumhuriyet’i parlatma stratejisini tercih etti. Yani önce “kötü” bir Osmanlı portresi çizildi, ardından “mükemmel” bir Cumhuriyet anlatısı inşa edildi.
Resmî tarih, özellikle son Osmanlı padişahlarını hedef gösterdi:
Abdülhamid Han “istibdatın simgesi”, Mehmed Reşad “kukla”, Vahdettin ise “hain” olarak yaftalandı. Bu suçlamaların gerçeklerle ilgisi zayıftı; fakat ideolojik anlatı yıllarca toplumun zihnine işlendi.
Bu suçlamaların, hakikatin değil siyasetin ürünü olduğu çok açıktır. Buna rağmen bazı köşe yazarları ve akademisyen kılıklı ideologlar, bu ideolojik tarih anlatısını “gerçek” diye topluma empoze etti. Böylece tarih, bilimsel bir alan olmaktan çıkıp propaganda sahasına dönüştü.
Bu yaklaşım toplumda iki farklı cephe oluşturdu: Cumhuriyet’i yüceltip Osmanlı’yı kötüleyenler ve Osmanlı’yı göklere çıkarıp Cumhuriyet’i aşağılayanlar. Her iki tarafın da düştüğü hata aynıdır: Tarihi ideolojik bir silaha dönüştürmek… Oysa hem Osmanlı hem de Cumhuriyet bizimdir; aynı devlet geleneğinin farklı dönemleridir. Türk devlet düşüncesinde biri yıkılır, diğeri onun küllerinden doğar fakat devlet fikri asla tükenmez.
Bugün hâlâ........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon