menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Gazze Barışı”nın Arka Planı!

10 0
13.10.2025

Allah’ın dışında her şey fanidir. Bazı faniler ise fena olmadan kılık değiştirerek bir fikir ve düşünce üzere kıyamete kadar kendilerini ulaştırmaya çalışır.”

Bu söz, yalnızca insan ruhuna değil, siyasetin karanlık sahnesine de ışık tutar. Çünkü bazıları ölmez; yalnızca kostüm değiştirir. Ve politikacılar, bu dünyanın en direngen hayaletleridir, er ya da geç aynı sahneye, aynı rollerle geri dönerler.

Nitekim, Filistin’in resmen devlet olarak tanınmasının açıklanmasından kısa bir süre sonra, Birleşik Krallık yönetimi, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın sözde “Barış Anlaşması” uyarınca, Filistin’in kendi kaderini tayin sürecini perde arkasından engelleme göreviyle eski Başbakan Tony Blair’i yeniden sahneye çıkardı. Bu, Batı’nın kendine has bir “ölü diriltme sanatıydı” hem ustaca hem de iğrenç bir hamle.

Bu karar, Washington ve Londra’nın, yani genel anlamda Batı’nın iki yüzlülüğünü, sömürgeci kibirini ve insan hayatını sermaye olarak gören zihniyetini bir kez daha çıplak biçimde ortaya koydu.

Tony Blair’i Kim Hatırlıyor?

Kısaca hatırlayalım: Onun yeniden sahneye çıkışı bir tesadüf değildir; hiçbir zaman da olmamıştır. Orta Doğu halkları, Tony Blair’in adını çok iyi bilir. Çünkü o, sözde “teröre karşı savaşın” öncü isimlerinden biri olarak, dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile birlikte 2003 Irak Savaşı’nın kara lekesine adını kazımıştır.

Blair, sahte istihbarat raporlarıyla, “kitle imha silahları” yalanını süsleyerek Britanya’yı yüz binlerce masum Iraklının ölümüne sürükledi. Bu, ona “hak edilmiş bir savaş suçlusu” unvanı kazandırdı.

Ama Britanya’nın uzun süredir emperyal bir akılla hareket eden bir ülke olduğu düşünüldüğünde, Blair’in bu tavrı kimseye sürpriz olmadı. Bu gerçek, onun “Barış Konseyi” adı verilen bir yapıda yer alması gereken en son kişi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Savaşın Sonrası, Kârın Başlangıcı

Bush, köpek resimleri çizip inzivaya çekildi. Putin portreleri boyadı, tarihten silinmek istercesine. Ama Blair, savaşın ardından da Orta Doğu’nun vazgeçilmez adamı olarak kalmaya devam etti. Bu kez, “barış elçisi” maskesiyle, yine aynı masalarda, yine aynı çıkarlarla oturdu.

2007’de başbakanlıktan istifa ettikten sonra, ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve Birleşmiş Milletler’den oluşan “Dörtlü”nün özel temsilcisi olarak atandı. Görevi, güya İsrail-Filistin meselesini çözmekti. Oysa herkes biliyordu: İsrail’le bu kadar yakın bağları olan bir elçinin, gerçek bir barışa hizmet etmesi imkânsızdı.

Blair’in diplomatik faaliyetleriyle kişisel kazanç ağları iç içe geçmişti: Arap hükümetlerine danışmanlık, JP Morgan yatırım bankasında yılda 1 milyon doları aşan bir maaşla “kıdemli........

© Internethaber