Prof Dr. Sinan Uyğur ile söyleşi
Ülkü Önal: Değerli hocam, öncelikle sizi tanıyalım.
Prof. Dr. Sinan Uyğur: 1976’da Artvin’in eski adı Melo olan Sarıbudak köyünde doğmuşum. İlkokulu köyümde, ortaokulu İstanbul’da, liseyi Artvin’de okuduktan sonra 1993 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesinde başladığım yüksek öğrenimimi munfasılan 2010 yılında doktora derecesi ile tamamladım. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı orta dereceli okullarda; sırasıyla Erzurum, Romanya-Mecidiye, Erzurum, Hatay-Erzin’de Türkçe/Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yaptım. 2010’da Artvin Çoruh Üniversitesinde Yard. Doç. Dr.; 2018 yılında, Artvin Çoruh Üniversitesi’nde, 2019 yılında ise Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesinde Doçent olarak atandım. 3 Mayıs 2024’te Profesörlük atamam yapıldı. Hâlen Onyedi Eylül Ünivesitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Yeni Türk Dili Anabilim Dalı Başkanı ve Bölüm Başkanı olarak çalışmalarıma devam etmekteyim.
Ülkü Önal: Artvin dışında çalışmanıza rağmen ilinizle çok yakından ilgilisiniz. Özellikle Türk dilinin tarihi devirleri ve ağızlar üzerine çalışmalarınız var. Bugüne kadar Artvin ağzının kitaplaşmamasını neye bağlıyorsunuz? Türk Dil Kurumu yıllar önce bir hocayı görevlendirmiş; ama sonuçlanmamış. Artvin’in coğrafyasının zor. Burada farklı kültürlerin yaşaması da bunun sebebi olabilir mi? Yusufeli ve Ardanuç ağzıyla ilgili çalışmalar var. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
Prof. Dr. Sinan Uyğur: Bunda elbette doğup büyüdüğüm coğrafyanın etkisi olsa gerek. Çocukluk ve gençlik yıllarım, aksakallı ihtiyarların dizinin dibinde, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrası 40 yıl Osmanlı-Rus sınırını teşkil etmesi hasebiyle burada yaşananların destansı hikayelerini dinleyerek geçti. Yerel tarih çalışmalarının yetersizliği, merkezileşmenin ivmelenmesi, göçler ve ölümler sebebiyle varlık yokluk mücadelesi yaşayan halkımızın mazisini unutmasına sebebiyet verdi.
İlkokulu köyde okurken, konuştuğumuz ağız ile Standart Türkiye Türkçesi (STT) arasındaki farklar dikkatimi çekti. Ortaokulu İstanbul’da rahmetli halamın yanında okudum. Yazları köye dönüşümde Melo ağzı ile konuşuyor, güzleri İstanbul’a gittiğimde ise STT ile konuşmaya başlıyordum. Bu durum bende dile karşı bir merak uyandırmıştı. 1987’de İstanbul’dan Artvin’e dönüşümde, Tebriz’e giden Tebrizli bir Türk ile tanışıp Türkçe konuşmam, lise yıllarında Türk Dünyası ile ilgilenmemi ve elbette 1989’da yaşanan gelişmeler 1993 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü tercihimin sebepleri arasındadır.
Artvin ağızlarına gelince, Türkiye’nin başka illerine nazaran üzerinde çeşitli akademik çalışmalar yapılmış olması bakımından bu ağız bölgesinin oldukça şanslı olduğu görülüyor. Ahmet Caferoğlu’nun 1942’de yayımladığı Doğu İllerimiz Ağızlarından Derlemeler (Kars, Erzurum, Çoruh İlbaylıkları Ağızları) adlı eser ilk çalışma. Prof. Dr. Selahattin Olcay yönetiminde Turgut Acar’ın 1972’de tamamladığı Artvin ve Yöresi Ağızları adlı doktora tezi oldukça değerli; ancak bu çalışmada derlemelerin kısıtlılığı, incelemenin sadece ses bilgisi bakımından yapılmış olması, sözlüğünün yetersizliği göze çarpmakta. Fadime Polat’ın Şavşat ve Yöresi Ağızları (2000), Önder Koruk’un Yusufeli Ağzı (2019), Harun Ertürk’ün Artvin ili Yusufeli ilçesi Demirkent (Erkinis) köyü ağzı (2015) adlı yüksek lisans tezleri de bu alana önemli katkılar sunmaktadır. Prof. Dr. Zikri Turan’ın 2006’da yayımladığı Artvin İli Yusufeli İlçesi Uşhum Köyü Ağzı adlı kitabı ise doçentlik çalışması olması hasebiyle titiz ve değerli bir çalışma. Sevgi Şenol Pehlivan’ın Artvin-Ardanuç Ağzından Derlemeler adlı çalışması, derleme ve sözlük muhteviyatı açısından dikkate şayan. Artvin ağızları üzerine lisans bitirme tezlerinin de olduğu görülmekte; ancak bu çalışmalar yayımlanmadığı için bunlara meraklılarının ulaşması zor. Bu tezlerden biri de 1997’de tamamladığım Artvin İlinin Sarıbudak Köyünün (Melo) Ağzı adlı çalışmam. Ayrıca bu alanda pek çok makale yazıldığı da görülmekte.
Artvin ağızları ile ilgili bir kısım etimolojik sözlük de yayımlandı. Sevgi Şenol Pehlivan’ın Ardanuç-Artvin (Merkez)-Posof-Şavşat-Yusufeli Ağızlarında Türkçe Söz Varlığı adlı eserde zikredilen coğrafyada kullanılan Türkçe kökenli kelimelerin bütünü değil, ancak ufak bir kısmına yer verilmiş; Türkçeleşmiş, bölge ağzının fonetiğine uymuş, Türkçe eklerle birlikte kullanılan kelimeler ise bu eserde dışlanmıştır. Yani eserdeki söz varlığı, ağzın bütününü temsilden uzaktır.
Bu alanda bir başka eser ise alan dışından bir amatör tarafından, Taner Artvinli, yayımlanmış Artvin Etimolojik Sözlüğü ismini taşımaktadır. Yanlış adlandırılmış olan bu sözlükte 5.000 kadar kelimeye yer verilmiştir. Artvin ağızlarının bütününde yer alan Ermenice, Gürcüce, Lazca, ve Rumca kökenli sözcüklerin hepsine yer verilirken, Arapça ve Farsça kökenli kelimeler göz ardı edilmiştir. Artvin ağızları söz varlığının büyük bir kısmını oluşturan Türkçe kelimeler ise görmezden gelinmiş; yapılan istatistik ile bilhassa Ermenice kökenli sözcüklerin çokluğu ön plana çıkartılmaya çalışılmıştır. Bölge ağızlarını bilmeyen okuyucuda, burada Türkçe konuşulmadığı kanaatini oluşturmaya çalıştığı görülen Taner Artvinli’nin bu gayreti bizleri şaşırtmıştır.
Sonuç olarak Artvin ağızları üzerine yapılan bu çalışmalarda bütün köylerden metinlerin derlenemediği, derlenen metinlerin yetersiz olduğu, ses ve şekil bilgisi çalışmalarının hakkıyla yapılamadığı, söz varlığının bütünüyle ortaya konamadığı görülmektedir. Artvin ağızlarının son temsilcileri ortadan kalkmadan bu alanda bütüncül çalışmaların yapılmasının lüzumu ortadadır.
Ülkü Önal: Son yıllarda Artvin üzerine ehil olmayan kişiler tarafından yer adları konusunda etimoloji yapılıyor. Ne kadar doğru sizce?
Prof. Dr. Sinan Uyğur: Dilbiliminin inceleme alanlarından biri de yer adlarıdır. Ancak yer adları üzerine çalışmak yanıltıcı ve zordur. Birincisi coğrafi adların tarihi seyrini bilmek gerekir. İkincisi bu tarihi seyir içinde yer adlarının geçirdiği fonetik ve semantik farklılaşmaları takip edebilmek icap eder. Üçüncüsü bölgede hüküm süren, varlık gösteren milletlerin dillerine de nüfuz etmiş olmak elzemdir. Ne yazık ki bölgedeki isimlerin tarihi dönemlerini ve değişim süreçlerini yeterince bilme imkanına sahip değiliz. Yani bu alanda doğru, tutarlı, kabul edilebilir çalışmalar yapmak çok zor. “Ben yaptım, oldu.” diyenlerin ise hüsranda olduğu kanaatindeyim. Ermenice, Gürcüce, Rumca, Kürtçe, Lazca, Arapça, Farsça ve Türkçe’nin tarihi ve çağdaş dönemleri üzerine bir eğitimi olmamasına rağmen Taner Artvinli’nin Artvin Yer Adları Sözlüğü adlı eseri yayımlaması ve burada pek çok ismi mesnetsiz olarak Gürcüce olarak göstermesini sorumsuzluk olarak değerlendiriyorum. Elbette coğrafi konum olarak kültürlerin ve dillerin kesişim noktasında yer alan ilimizde yer adlarında da Ermenice, Gürcüce, Lazcanın mevcudiyeti olağandır. Ancak Türkçe yer adlarının görmezden gelinmesi, yer adlarımızın bir kısmının doğru kayda geçirilmemiş olması bu kitabın ciddiyetini ve niyetini gözler önüne sermektedir.
Ülkü Önal: Eski Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Bahaddin Yediyıldız hocama “Ülkemizde neden etimoloji çalışmaları yapılmıyor?” diye sorduğumda, “Ben görevdeyken alt yapıyı hazırladım, her türlü imkânı oluşturdum. Ancak şimdiye kadar yazılmadı.” ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Sinan Uyğur: Ben Arapçadan Arapçaya, Farsçadan Farsçaya, Rusçadan Rusçaya, İngilizceden İngilizceye, Romence’den Romence’ye, Gürcüceden Gürcüceye sözlüklerde kelimelerin hangi dilden geldiğini gösterir etimolojik bir kayıt görmedim. Ancak bu kayıtlar, bu dilleri derinlemesine inceleyen dilbilimciler tarafından yapılan çalışmalarda yer almakta. Yani halkın dilinde kullandığı kelimelerin hangi kökenden geldiğini bilmesine gerek görülmemiş. Bizde ise Cumhuriyetin başında Arapça ve Farsça sözcüklere karşı teyakkuz hâlinde olmamız gerekliliği düşüncesi ikame edildi ve bu yeni idare sisteminin bir umdesi hâline getirildi. 1937’de Güneş-Dil Teorisi ile bu düşünceden vazgeçildiyse de kendini bu davaya adamış bir kısım........
© İnsaniyet
