menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tek Tipleşen Kültür: İnsanlığın Kayıp Hafızası ve Yeni Eşik

10 0
09.07.2025

Dünya, yavaş yavaş değil, adeta hızla bir “kültürel tek tipleşmeye” doğru akıyor. Bu, yalnızca bir modernleşme meselesi değil. Bu, insanlığın binlerce yıllık renklerini, kokularını, seslerini, yapılarını, giyinişini, düşünüşünü ve yaşama tarzlarını aynı tornadan geçirme meselesidir. Ve bugün, bu tornanın adı: modernite, küreselleşme ve son olarak da yapay zekâ ile dijitalleşen insan modelidir.

Bir Asır Öncesinden Bir Dünya Seyahati

Eğer bundan tam 100 yıl önce bir dünya seyahatine çıkabilseydiniz, örneğin Japonya’ya ayak bassaydınız, sizi ilk karşılayan şey geleneksel mimarisi olurdu: ahşap yapılar, kavisli çatı hatları, mistik tapınaklar… Kadınların kimono giydiği, erkeklerin geleneksel ceketler içinde olduğu bir dünya. Koku başka, ses başka, estetik bambaşkaydı.

İngiltere’ye uğrasaydınız, Victoria tarzı taş binalar, gotik kiliseler, Arnavut kaldırımlı sokaklar, koyu tonlara bürünmüş hanımefendiler ve fötr şapkalı centilmenler karşılar sizi. Bir kültürün tarih içinde inşa ettiği kimlik, adeta duvar duvar, yüz yüz karşınızdaydı.

Arabistan’a gitseniz, özellikle Mekke çevresinde, geleneksel hicaz mimarisi, kerpiç evler, ahşap kafesli pencereler, gölgelikler; hacıların yürüdüğü yolların dili, duası, dokusu size başka bir âlem yaşatırdı.

Hindistan’a uğrasaydınız; Maharaja sarayları, kubbeli yapılar, mozaiklerle süslü duvarlar, mis gibi baharat kokan sokaklar ve rengârenk sari giymiş kadınlar ile karşılaşırdınız. Bir bakışta başka bir kültürdesiniz duygusunu yaşatırdı o topraklar.

Afrika’da Somali ya da Sudan’a gittiğinizde, toprağa basan evler, yerel kabile dokuları, ritmik müzikler, keçi derisinden yapılmış eşyalar, tam anlamıyla toprağın sesiyle konuşan bir hayat tarzı karşılar sizi.

Rusya’da, Ortodoks kiliselerinin altın kubbeleri, geniş taş bloklardan oluşan soğuk ama heybetli yapılar, Çarlık döneminin izlerini taşıyan saraylar, farklı bir estetik, farklı bir tarihsel bilinç sunardı.

Ve Osmanlı… Eğer 100 yıl önce İstanbul’a gelseydiniz, Ayasofya’dan Süleymaniye’ye, sokak çeşmelerinden ahşap konaklara, Arnavut kaldırımlı yokuşlardan taş hanlara kadar bambaşka bir medeniyetin içindeydiniz demektir. Giyimler,........

© İnsaniyet