menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yitiksöz 29 (Haziran-Temmuz 2025) Merhaba!

9 0
15.06.2025

Yitiksöz 29 Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Ağlayın, su yükselsin! / Belki kurtulur gemi.” dizelerini ters lale eşliğinde kapağa taşımış. Yitiksöz, yirmi dokuzuncu sayısıyla yaz mevsimini karşılıyor. Kurban Bayramı öncesinde gönüllerimize bir ferahlık kattı Yitiksöz.

Sayın Duran Boz, Genel Yayın Yönetmeni olarak bilinçli okur olmanın arka planını ele alır. Çağımız, görselin insan üzerinde tahakküm kurduğu bir çağ. Böylece uluslararası sistem insanın tasavvur-tahayyül-tefekkür etme yetilerini dumura uğratmak için bin bir plan yapıyor. Bize düşen, insanı robot-ruhsuzlaştırmayı amaçlayan bu planı ters yüz etmek. Bunu gerçekleştirmek için Sayın Boz, bizleri okumaya davet ediyor. Yazıdan bir bölüm huzurlarınızda:

Başlangıç sınavını sorunsuz geçen kimse, bilinçli okur olabilme çabasına girer. Önden gidenlerin deneyimlerini göre okuya bir yöntem edinir kendisine. Uzun erimli bir gayretin ufuklarını yürüdükçe zihnî zenginliğe erer. Doyumu olmayan keşiflerin ardı sıra yolculuğuna devam eder. Her aşama, okurluk donanımını kışkırtan yeni bir merhaleye karşılık gelir. Bilginin sınırsız açılımına tanık oldukça okuyucunun heyecanı artar. Farklı kapıları yoklayarak arayışına devam eder.

Yitiksöz, 29. sayısında bilinçli okur olma imkânını eşeleyen yazılarla okurluk dikkatini sınamayı deniyor. Okurluk donanımı yönünden zenginleşmeyi öneriyor insana. Bilinçle kotarılmış kalem denemelerinden bir sergi açarak çağı kavrayabilme cehdine sahip olma erincini çalıştırıyor insan kalbinde.

Hep birlikte bilinç eleğinden geçmiş nice okumalara… (Bir Dünyadan Diğerini Okumak, Duran Boz, s. 3)

Yitiksöz 29’da şiirlerini okurla buluşturan şairler bizlere bir şiir resmigeçidi sunuyor. Sevgili Okur, bu sayıdaki birkaç şairden birkaç dizeyi dikkatlerinize sunalım:

vardım beni bekliyor o güzel iç mevsim

billûr kesim billûr kesim billûr kesim (Bahar Evliği-Cafer Keklikçi, s. 8)

kara bulutlar. geri dönün. hayır yağmur yağmayacak.

sırnaşıklara gününü göstermeyecek aynalar

eşikler aşılmamış anlaşılmamış henüz günahın rengi

kalkın ey ehramına bürünüp duranlar (Cepheden Gelen Tezkere, Cengizhan Konuş, s. 12)

annem halı dokurken kenardan izlemekti hayat

başımı dizlerine koyup dalmak gözlerine

saçlarımı okşarken merhamet dolu bakışlarına

annemmm deyip sarılmaktı doyasıya (Hayat, Yunus Emre Altuntaş, s. 15)

Her gün üç beş satır da olsa yaz, ayda bir eder belki yılda bir

Uğrarsa yolumuza derviş, alnında tomurcuk ter, gün, bayram eder

Tutulur imlası şiirin, dili lal, elleri aşk kesilir, sözü sessiz ufuklarda (Keyfekeder Durağı, Yasemin Kuloğlu, s. 18)

Hayat diyorum bu hayat

Beni bir başıma bırakmayan

Bu gül goncası bir kalp çarpıntısı

Bu ağrılı geçen günler diyorum. (Hayat Diyorum, Nurettin Durman, s. 52)

O geceye bir de şairler gelir

Sustukça önlerinde birikir kelimeler

Sustukça başlarında eski harfler yığını

Cümlelerden yapılma sandallara binerler

Dönmeyi istemezler seslerin kıyısına

Ah güneş söylemese dağılmasa gölgeler (Ayın İşaret Dili, Esma Polat, s. 108)

Huzur,

Bir annenin gözlerinde bekleyen bir damla yaşta.

Ve biliriz ki,

Beyrut, Gazze, Semkuli…

Her şehir, her mabed.

Sonunda barışa döner,

Sonunda huzur bulur masumiyet. (Semkuli’nin Fiistin’e Duası, Süleyman Çoban, s. 110)

Yitiksöz 29’da öyküleriyle yer alan öykücülerimizden sizlere tadımlık örnekler sunuyoruz. Öykülerin dünyası sizleri bekliyor:

Sakın kimseye anlatayım deme!

Nefesim kesilecek gibi olunca uyandım. Rüyamdaki saman balyaları yüzünden kusma isteği geldi yine. Banyoya zor attım kendimi. Bu rüya yıllardır uykularımı ziyan ediyor. Vefat eden halamın cenazesi için ilçeye gitmem gerektiğini öğrendiğimden beri sanki midem daha sık bulanır oldu.

Yol kenarındaki kurumuş tarlaları, o hastalıklı sarı rengi görmemek için gözlerim kapalı. Birkaç saatlik yoldan sonra, yarı uykulu yarı uyanık vardım ilçeye. Taziye evinin kapısında onlarca ayakkabı karşıladı beni. Avluda koşturan çocuklar, içeri girip çıkan delikanlılar, uğurlanan misafirler, yeni gelenler… Hayatta kalanlardan biri olmak bu keşmekeşi yadırgamamayı gerektiriyordu. (Saman Balyalarının Günahı, Emame Harmancı, s. 102)

Fakat ikimiz de yetimiz, benim babam nasıl öldüyse dedem de vakti saati gelince ölüverdi. Salona bu yatağı sermen olmaz, bak Ayten işten gelip de bunu görünce canı sıkılır, yüzü asılır, aranız açılır, artık kayınvalidesine bakan kimse kaldı mı, biraz özen gösterelim titizlendiği şeylere, toplayalım şimdi hemen, aranız açılmasın yine.

Öldü demeye utanmıyor musun? Babalar kolayına ölmez, daha mürüvvetimi bile görmedi. Dünyanın en iyi babası, arkadaşımla sinemaya gitmek için izin istedim diye dövmüştü ama alışsa mıydım o karanlık kuytulara. Babalar kızları için en iyisini bilir, beni kime verse, odur.

Tamam anne odur, o babamdır, harikadır, dedem gördüğü görgüsünü işledi, iyi de adamdı, televizyondaki bir dizide kızlara kötü davranılınca gözü nemlenir, ekrandan içeri dalacak gibi olurdu, amenna, ama o öldü. (Geçip Giden Şeyler, Yıldız Ramazanoğlu, s. 90)

Yitiksöz 29’da özenle hazırlanmış derinlikli bir Okuma/Eleştirel Okuma Dosyası sizleri bekliyor. Okuma eyleminin izi sürülüyor bir nevi bu dosyada. Ayrıca Sercan Ceylan Mehmet Narlı Bey’le eleştirel okuma üzerine oylumlu bir söyleşi yapmış. Dosyadan birkaç tadımlık alıntı huzurlarınızda:

Felsefi okuma [aynı zamanda felsefe ile okuma], felsefi bir metnin felsefi tavır ile okunmasıdır. Felsefi tavır nedir, sorusu beni bir başka hocamın dersine götürüyor: Yine

Alman mimarisinin Türkiyedeki görkemli örneklerinden birinde, tıpkı İstanbul Üniversitesinde olduğu gibi bir zamanlar koridorlarında Almanyadan kaçan hocaların ayak seslerinin duyulduğu, âdeta bir kartal yuvasını andıran Dil ve Tarihin üst koridorunda, Sıhhiyeye bakan bir odadayız. Necati Hoca o........

© İnsaniyet