Yitiksöz 28 (Nisan 2025 / Mayıs 2025) Hoş Geldin!
Yitiksöz 28 İsmet Özel’in “öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan” dizesini demiryolunda yürüyen yaşlı bir amca görseline yerleştirerek başlıyor. Yirmi sekizinci sayısıyla Yitiksöz, insanı derinden etkileyen bahar mevsimine “Merhaba!” diyor. Bu sene Ramazan ayının ve Bayramının ardından bizlere bir serçe ötüşü gibi ulaştı Yitiksöz sadece iyilikten ve güzellikten yana tavır koyarak.
Genel Yayın Yönetmeni Sayın Duran Boz, “Evreni Evren Kılmak İçin” adlı yazısında merhametle kuşanan insanın “toprağı toprak / evreni evren kılmak için” vereceği mücadeleye değinir. İçinde yaşadığımız çağda ne yazık ki uluslararası tröstler ve onların uşakları; toprağı işlevsizleştirmek, evrenin dengesini bozmak ve insanı yozlaştırmak için ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar. Bize düşen; bunlara karşı 7/24 direnmek, mücadele etmek ve çevremizi uyanık tutmak için harekete geçmektir. Yazıdan bir bölüm huzurlarınızda:
“İnsan, içte derinleştikçe dışındakileri fark eder. Her ânını anlaşılır kılacak hamlelerin izini sürer. Kişiliğini yangın yerine çeviren oyunbazları soruşturmak suretiyle, oluş bilincini büyütür kendi kalbinde. Hayatı anlamlı kılacak ilkelerin seyrine azık hazırlar. Anbean çeşitlenen suallerin cevabını bulmaya çalışır. Sözün ateşini kaybetmemesi için kelimeleri vicdanıyla tartar. Sönüp gidenlere heveslenmeme kararlılığı içinde yaşamayı seçer. Bugünü dünle denkleştirmeme kaygısına ayarlar saatini. Gidene yazıklanmadan geleni umutla karşılar. Dert sahibi olabilmek içtenliğiyle vaktin çiçeklenişine tanıklık etmek ister.
İnsan, tercihiyle yol arkadaşlığına yazılır. Yarın için düşler biriktirir. Merhamet çağını hizalayan tavrıyla “toprağı toprak/evreni evren kılmak” için uğraşır. Sözcüklerin gencelen örgüsünü yeşertir dünyada. Hayatı sil baştan kurabilme duyarlığı içerisinde yaşantısını örer. Dilinin pütürlerini yonta yonta iç dünyasına yol yapar. Aşınmaların tezgâhında öğütülmemek için sözleşir.
Sözün fikre dönüşmesi ödünç yaklaşımlarla gerçekleşmez. Düşünce ciddi çabalar sonucu toprağa kök salar. İncelikli bakışın ahengi tarar gökleri. Birtakım mülahazalar sonucu evrensel olanla bütünleşir insan. Gelişigüzel hevesleri terk ederek pasaklarından soyunur yürek.”
Yitiksöz-28’e şiirleriyle katkı sunan isimler şunlar: Yasin Mortaş, Yunus Emre Altuntaş, Ekrem Elmas, Metin Kaplan, Hacı Ahmet Sevgili, İbrahim Gökburun, Ali Sali, Suavi Kemal Yazgıç, Cengizhan Konuş, Şakir Kurtulmuş, İnci Okumuş, Sinan Davulcu, Yasemin Kuloğlu, Hüseyin Çolak, Aziz Kağan Güneş, Kadir Ünal, Mustafa Gök, Asiye Ceylan, Seher Özkök, Derya Kurtoğlu ve Bünyamin K. Her birini ayrı ayrı tebrik ederim. Şakir Kurtulmuş, Bir Yüreğin Var Unutma adlı şiirinde toprak-su-hava-ateşi imliyor. Bir Yüreğin Var Unutma huzurunuzda, buyurun:
Bir Yüreğin Var Unutma
gökyüzünün kırık camlarından sular
akıyordu bulutlar durmadan akıyordu
sokak satıcılarının sesinde utangaçlık
dağların açık yarasında nal sesleri
eve dönerken beyaz siyah, kızıl renkli atlar
en iyi toprak saklıyor insanı yaz kış toprak
yanımızda nal sesleri mızrak boyu alçalırken
gecenin içinde kayboluyor güneş nöbeti devrederken aya
yenileniyor umutlar, başlangıçlar, taze bahar çiçekleri
kan renginde sularda yıkanan beyaz atlar
hatırlatıyor sana bir yüreğin olduğunu
yıkandıkça azgınlaşıyor atlar maviye dönüşüyor sular
yüzünde ceylan gülümsemesi
çık gel denizle konuştuğun yerden
kalabalıkların arasından
güneşin parıltılarından, ıslak ve aydınlık
dünyanın içindeki uğultudan
çıkıp çıkıp gel
belki yakın bir tarihte
sessizce bindiğin tren
geri gelmeyecek
kuşlar gökyüzüne resmini çizecek
belki de kaybolacaksın yıldızlar ülkesinde
bir gün yüzün çiçeklenmiş
göğsün genişçe açılmış
bir hikâyenin içinden geleceksin
çıkıp çıkıp geleceksin
Yitiksöz-28’de; Hasan Keklikçi, Abdullah İpek, Yavuz Ahmet, Emel Karagedik, Recep Ayık, Uzakbay Pirjanov, Ahmet Ergin ve Fatma Nur Uysal Pınar öykülerinin dünyasına davet ediyorlar bizi.
Emel Karagedik “Doktorlara Çay Yapıyorum” adlı öyküsünde bizlere hasta-doktor-sağlık personeli-vatandaş ilişkisinin bir başka veçhesini sunuyor:
Doktorlara Çay Yapıyorum
“(…) Doktor hanımın odasından çıkarken ilgisi için teşekkür ediyorum. Sağlık ocağından ayrılmadan önce gözlerim çaycı hanımı son kez arıyor. Göremiyorum. Aramızda haberi olmadan onunla kurulan bu bağın sebebini biliyorum aslında. Ben onu bana kilometrelerce uzaklıktaki bir yakınımla özdeşleştiriyorum. Fırsat bulduğu zamanlarda çalıştığı sağlık ocağından beni arıyor. Arkadan sesler geliyor hep. Doktor bey filtre kahve istiyor, hemşire hanım bergamotlu çay. Kapatmak zorunda kalıyoruz telefonu. Yarım kalıyor konuşmalarımız. Beni “sonra” arayacağına söz veriyor. O “sonra” gün sonunda olur mu diye bekliyorum, genellikle olmuyor. Acele etmiyorum, bekliyorum. Böyle zamanlarda sağlık ocağında gördüğüm abla geliyor aklıma. O da mı böyledir, diyorum. İşine yetip evine yetemeyen biri mi ya da o yakınım gibi hem işine hem evine yetmeye çabalarken kendine yetemeyen biri mi? O da büyük olmanın insanı daha fazla yoran ağırlığıyla mı eziliyor sürekli? İyi anne, iyi evlat, iyi eş… Hep iyi, her zaman iyi, hep ayakta, hep sağlam olmak için mi çabalıyor? Nasılsın? diye........© İnsaniyet
