Ah Bu Gençler, Bu Gençler
Bu gençlere yazık değil mi, arkadaş!
Daha doğrusu hatta bu yetişkin olmuş insanlara yazık değil mi! Yaşları yirmi, otuz, kırk olmuş, hâlâ bir işi olmamış, bir eşi olmamış, ev bark sahibi değil, en verimli çağında bu yoksunluklarla mücadele ediyorlar. Hani “annesinin babasının kıymetli evladı” denen, sefalete düşmüş bir insanı anlatan bir hikâye vardır. Anne baba arkasında olduğu için henüz sefalette değiller gibi, ama anne babalar da yaşlanıyorlar. Bir gün onların da gücü kuvveti kalmayacak. O zaman kime dayanacaklar? Onun için geleceklerini de hesaba katarak diyorum, bu yetişkinlere de yazık değil mi?
Sen, tut, ülke gençlerinin hepsini toplam on iki yıl çeşitli okullara gelip gitmeye mecbur et! Sonra da üniversite denen kurumun önünde sıraya girsinler! Sırada milyonlarca genç bekleşiyor olsun. (2025 yılında 2.550.649 aday sınava girmiş)
Onlar oralarda bekleşedursunlar. Salata tarlası işçi beklesin, toplanamadığı için hıyara dönsün. Elmalar dalında çürüsün. Zeytinler zamanında toplanamadığı için yere dökülsün ve yağı acılıktan yenemez hale gelsin. Üzümler toplanamasın. Ustalar yerlerini tutacak insan bulamasınlar.
Hangi işkoluna baksak aynı manzara, aynı dert. Oğlumuz kızımız okuyacak, büyük adam olacak, çalışmadan para kazanacak, yorulmadan bir hayat yaşayacak. Okuyup toprakla uğraşmaktan kurtulacak. Bey olacak yani. Emrinde birçok çalışan olacak. Yanlış duymadık değil mi, emrinde çalışanlar olacak.
Ama nerde o, emrinde çalışacak olanlar? Hani kim var ortalıkta beylerden başka? Herkes bey çünkü. Ve herkes sadece kendinin beyi.
Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmazmış, ama biz, bizim kızanların hepsinin akıllarının bir olduğuna inanıyoruz. Onun için hiçbirini diğerlerinden ayırmıyoruz. Hepsi de doktor, mühendis, avukat, vs. olacak.
Ama bu beklenti için üzülerek söylüyorum, gerçek böyle değil. Yani hepsinin aklı bir değil. Sayın anne babalar, bunu kabul etmeliler artık.
Gerçi şairimiz Osman Konuk “yarışma sonuçları: herkes birinci” diyor, Seni Yalnız Ben Anlarım kitabındaki bir şiirinde; ama o da aslında biliyor böyle olmadığını. Mizah yapıyor yani. İronik bir ifadeye başvuruyor. Şair adam, ne de olsa; bir durum tespiti yapıyor. Anne babaların duygularına tercümanlık yapıyor. Bunu iyi anlamak ve ona göre davranmak gerekiyor.
Anne babalar zaman zaman çocuklarının biraz geride kaldığını görürlerse konuya el atıyorlar. Etrafta özel ders verenler, birbiriyle yarışıyor gözüken özel okullar, kurslar, daha ne bileyim, çocuğu önden gidenlere yetiştirmek için harıl harıl çalışanlar var. Anne babalar onlardan birileriyle görüşüp aradaki farkı kapatmaya savaşıyorlar. On iki yıllık zorunlu eğitim bir şekilde bitiyor, ama asıl maraton bundan sonra başlıyor. Kim birinci, kim bininci, kim on bininci bundan sonra belli oluyor. Buraya kadar bütün gençler birinci kabul ediliyor. Ama yazık ki her alanda bir tane birinci olmak durumunda.
Üstüne üstlük on iki yıllık eğitimden sonra da dershane ve benzeri kurumlarda hazırlık adı altında gelip gitmeye devam etmeler. Daracık yerlerde açılmış dershane veya kurs hanelerin önlerinde, ellerinde sigaralarla bekleşen öbek öbek genç insanları gördükçe içim........
© İnsaniyet
