Sana Karşı Mahalleli Demeyeceğim!
Sana karşı mahalleden demeyeceğim bundan böyle…
Belki yan mahalle, belki de hemen arka sokaktan. İlginç ve bir o kadar da acı ki, bizim mahallenin bu kadar tanınmaz bir şekle-şemâle evrileceğini hayal bile edemezdim.
Destursuz girip çıktığımız, bir gün olmasa ötekisi gün değişik bir yemek yapıp götürdüğümüzde tabağımızı boş göndermeyen komşular… Sofralarına çağırdıklarında sadece ekmeğini-aşını değil dostluğunu, akrabadan bile öte can kardeşliğini sunan ahretlikler… Bir evde yaşanan acıyı tüm mahalleye bölen dert ortakları, yükselen neşeyi hasetsiz ve kıskanmadan alabildiğine paylaşan o güzel insanlar… Elimde fener, zifiri karanlıkta onları arıyorum.
Nerede bu insanlar diye sorup duruyorum kendi kendime, çaresizce sağa sola bakınıyorum…
Anlıyorum ki, biraz para kazananlar ya mahalleyi değiştirdiler ya da huylarını. Öksüz kaldı bizim aşure kâseleri, dolaştığı evleri unutup uzlet köşelerine çekildiler. Selam ve kelam bahsine gelir isek; selamda lafız, kelamda mevzular değişti. Efendim neymiş, zamanın bizi getirdiği doğal süreç imiş, hiç kaçar tarafı yokmuş. Amma da zayıfmışız demekten başka bir hayıflanma serzenişi sarf edersek el-Hak ayıp olacak. Hülâsa her ne olduysa da oldu ama seküler tufanın bizim mahallede bu kadar zarar-ziyana sebep olmasına şaşkınlık ve hayretten başka bir hissiyatla bakamıyorum. Yetinmekten bahsederken, karnına taş bağlayan karakter abidesini misal verenlerin bugün pek yazık ki şişkin göbeklerinden secdeye gitmeye üşenir olmalarına öylesine içerliyorum ki…
O yüzden sana........
© İnsaniyet
