menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Şehidin Hayat Hikâyesi: Mustafa Rıfat Sezgin

10 0
tuesday

O, 1964 yılında Terme’nin Bağsaray Köyü’nde doğdu. Annesi, ona “Mustafa”, babası ise, “Rıfat” dedi. Nüfusta Rıfat oldu ama ailesi, akraba ve komşuları onu hep “Mustafa” bildiler.

Mustafa Rıfat, ilkokulu Evci/Miliç İlkokulu’nda okudu. Çocukluğunu Bağsaray /Arımdere Mahallesi’nde hem oynayarak hem de çalışarak geçirdi. Geceleri gaz lambasının ışığında kardeşleriyle birlikte ders çalıştı. Çamurlu yollarda diğer köy çocukları gibi lastik ayakkabılarıyla okula gidip geldi. Sunî oyuncakları, bisikleti hiç olmadı. Köyde babasından ayrı, çileli bir çocukluk dönemi geçirdi. Çocukluk arkadaşları İbrahim ve Bilal Cürebal, Erol ve Erdoğan Yazıcı, Mehmet Özgen ve Fahri Şerbetçi idi.

Mustafa Rıfat; annesinin söylediği ninnilerle, anlattığı masallarla söylediği halk hikâyeleriyle, dinî menkıbelerle, radyodan dinlediği türkülerle, yaz tatilinde kardeşleriyle gittiği “Hoca mektebi”nde öğrendiği dinî bilgilerle ruhunu besledi. Kur’an-ı Kerim’i güzel okurdu. Hatta bir defasında Kur’an okumasını kasete çekip gurbetteki babasına göndermişti.

O, samimi bir vatanseverdi. Dinine, bayrağına, tarihine, diline, öz kimliğine çok duyarlı, idealist bir gençti.

Mustafa Rıfat; her türlü çileye rağmen gürbüzdü, çevikti, güçlüydü, cesurdu. Merhametli, inançlı, dürüst, cömert, hoş sohbet, mütebessim, edepli ve saygılıydı. Çocukluk ve gençlik dönemindeki çalışkanlığı, köyünde herkesin dilindeydi. Kardeşiyle günde 4-5 çuval fındık topladığı bile olurdu. Kardeşiyle birlikte her yıl yaptıkları 10 teneke fındık başağıyla da okul masraflarını çıkarırlardı.

Rıfat’ın haksızlığa karşı tahammülü hiç yoktu. Bu yönüyle öfkeli ve coşkuluydu. Bir şeye körü körüne bağlanmazdı. İdeolojik anlamda fanatizmi yoktu. Hep doğrunun, hakikatin, güzelin, faydalı ve hayırlının peşindeydi.

Mustafa Rıfat; ağabeyi ve kardeşi gibi futbol oynamayı, güreşmeyi, yüzmeyi, silah atmayı, avlanmayı, çay içip sohbet etmeyi, okumayı, bulmaca çözmeyi, masa tenisi ve dokuztaş oynamayı çok severdi. A Milli Futbol Takımı ile Galatasaray ve Samsunspor’un maçlarını izlemekten, tarihi ve polisiye filmleri (bazen de dram) seyretmekten zevk alırdı. Galatasaray ve eski oyuncuları Gökmen ve Yasin Özdanak ile Fatih Terim hayranıydı. Okul yıllarında kardeşi ve arkadaşı Mehmet ile Samsunspor’un maçlarına gitmek, en büyük hobilerindendi.

Rıfat, okumak için en samimi dostu Yüksel Ordulu ve kardeşiyle günde on kilometre yol yürüyordu. Çünkü çok ihtiyaç duyup istemelerine rağmen bisikletleri de hiç olmamıştı. Birçok hafta sonu, okul harçlığı hatta evin ihtiyaçları için kardeşiyle birlikte köyde ve inşaatta çalışıyordu. Bütün sıkıntılara rağmen Terme İmam-Hatip Lisesi’nde ortaokulu ve liseyi iyi dereceyle bitirmişti. Bu yıllarda en samimi arkadaşları Kenan Öztürk, Recep Geçer, Hüseyin Yıldırım (merhum), Mustafa Kocaoğlu (merhum), Ahmet Aydın, Ahmet Baba, Yüksel Gülten, Hüseyin Koz, Mustafa Gün, Yakup Şahin, Muammer Çifçi, Mehmet Akkuş idi.

Edebiyat öğretmenleri Ferhat Tamir, Abdulmuttalip Küçükbekir (daha sonraki yıllarda kayınbiraderi), Kur’an-ı Kerim öğretmeni Cengiz Gül, Tarih öğretmeni Ömer Çetin (aynı zamanda güreş hocası), Hadis öğretmeni Esat Kabaca, Matematik öğretmeni Faruk Ülker, Biyoloji öğretmeni İzzet Türkmen (merhum), lisede en sevdiği hocalarıydı.

Liseyi bitirdikten sonra çok sevdiği kızla evlenip mutlu bir yuva kurmuştu M. Rıfat. Askerlik vazifesini İskenderun ve Tuzla’da Bahriye onbaşısı (yazıcı) olarak tamamladı. En samimi asker arkadaşları ise Termeli Ali Öztürk ve Mustafa Ergün idi.

Rıfat, askerlik dönüşü polis olmaya karar verdi. 1988’de İzmir Polis Okulu’nu ikinci olarak büyük bir başarıyla bitirip 1989’da Aydın Çevik Kuvvetler Şube Müdürlüğünde göreve başlamıştı.

Mustafa Rıfat, Aydın’da 4 yıl görev yapmıştı ama burada yaptığı işi “hizmet” olarak “anlamlı” bulmuyordu. Güneydoğu’da onlarca askerimiz, polisimiz teröristler tarafından şehit edilirken, vatandaşlarımız çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden katledilirken, vatan bölünmeye çalışılırken sessiz kalmak, statlarda veya Didim gibi tatil beldelerinde görev yapmak onu rahatsız ediyordu. Teşkilatta gördüğü yanlışlıklar, haksızlıklar da onun canını çok........

© İnsaniyet