‘Ekonomik mucizeler’ için barış önemli, ancak planlı bir ekonomi olmazsa olmaz
Savaşlar, iç savaşlar, bölgesel çatışmalar, yaygın terör eylemleri, bir devletin asimilasyon ve sindirme amaçlı askeri operasyonları (Myanmar’da ya da bir dönem Sri Lanka’da olduğu gibi) çok ciddi ekonomik sonuçlar doğurur. Bu dünyanın her yeri ve her ekonomi için geçerlidir. Ancak, bu genellemeye karşın, bu durumdan her ülke aynı oranda etkilenmez. Ya da çatışmalar sonlanıp barış sağlandığında, ekonominin hızla mı toparlanıp toparlanmayacağı ya da ekonomik sorunların devam edip etmeyeceği, o ülkenin makro-ekonomik dengelerinden girişim iklimine, finansal kırılganlıklarından dış dengesine kadar pek çok etmenle ilgilidir. Bu sebeple, basit aritmetik hesaplar üzerinden bir öngörüde bulunmak hiç kolay değil. Ancak, bir oranda bu tarif ettiğim koşulların büyük sapmalar barındırsa bile ekonomiye faturasını bir ölçüde hesaplamak mümkün.
Afetler ve çatışmalar bittiğine her zaman her şey yolunda gitmez
Öncelikle savaş, çatışma ve sürekli terör yaşanan ekonomilerde zararın hesaplanması salt yıkım yaşanan bölgeyle ve üstyapı ve altyapıdaki tahribatla sınırlı kalmaz. Hatta doğal afetler sonrasında yaşanan yıkımların, bir yıllık bir sürecin ardından, yeniden inşa faaliyetleri sebebiyle ekonomik büyümeye önemli bir ivme kazandırdığı tarihsel örnekler incelendiğinde görülüyor. Fakat bu da ülkeye ve yıkımın şiddetine göre değişebiliyor. Söz gelimi Haiti’de yaşanan depremin ardından, zaten çok yoksul ve siyasî açıdan istikrarsız bu ülkenin ayağa kalkmadığını, deprem öncesine göre daha da yoksullaştığını biliyoruz. Tersine bir örnek vermek gerekirse, planlı ekonomilere sahip ya da gelişmiş ekonomilerin, bu tip afetlerin yaralarını hızla sarabildiği ve bazen ‘yaratıcı yıkım’ denen etki sebebiyle orta vadede ekonomik büyümesinde önemli ivmeler kazandığı da bir başka gerçek. Hemen hemen aynı durum savaş, çatışmalar ve terör için de geçerli.
Maliyet hesaplamaları kafa karıştırıyor
Şu sıralar, ‘silahsızlanma’, ‘terörsüz Türkiye’, ‘barış süreci’ ya da adı her ne olursa olsun, tartışmanın bir boyutu da ekonomi… 25 yıllık zaman diliminde; 1984’ten bu yana yaşananların ekonomiye faturası üzerine pek çok tahmin ve tartışma yapılıyor. Faturanın nasıl hesaplanacağı konusunda net bir kıstas ve kapsam bulunmadığından, sonuçlar arasında ciddi farklar var. Kimine göre 700 milyar dolar, kimine göre 2 trilyon dolar… 25 yılda ekonomik kaybın 4 trilyon doları geçtiğini ileri sürenler bile var. Olumsuz etmen skalasını ve zincirleme etkinin kapsamını genişlettikçe, hesaplanan kaybın hacmi doğal olarak artıyor. Ancak, burada da hesap biraz karışabiliyor; söz gelimi 90’yı yıllarda, özellikle de Tansu Çiller’in başbakanlığındaki ‘karanlık’ dönemde, bölgede yaşanan operasyonlar ve çatışmaların ekonomiye maliyetini hesaplarken, bu maliyetin ekonomi yönetiminin hatalı uygulamalarından, yolsuzluklardan ve kayıtsız ekonomik faaliyetlerden kaynaklı kayıplardan nasıl arındırılıp hesaplanacağı sorusu tam bir muamma. Ve aslına bakarsanız, böyle bir hesap yapmak neredeyse imkânsız!
Sadece askeri harcamaların bedeli bugünkü kurla 27 trilyon TL
Bu sebeple öncelikle bu maliyeti hesaplarken, genelgeçer........
© İlke TV
