Bu bir ifşadır: Ormanları yakanı tanıyorum
“Felaket, her şeyin olduğu gibi devam etmesidir.”
Walter Benjamin
Ormanları kim yakıyor? Bu sorunun cevabını her yaz yeniden arıyoruz. Fail arıyoruz, çünkü bu tür felaketlerin sorumluluğunu bir kişiye, bir ihmale yüklemek en kolayı. Böylece sorunların köklerini sorgulamadan rahatlayabiliyoruz.
Ama bu soruya daha köklü bir yanıt vermek zorundayız.
Ormanlar bireysel hatalardan değil, sistemin doğaya karşı geliştirdiği tahakküm ilişkisinden yanıyor. Her yaz bu barut fıçısı yeniden patlıyor.
Ormanları yakan sadece ihmaller değil, doğaya ve kadınlara karşı yüzyıllardır süregelen tahakküm ilişkisidir.
Orman Genel Müdürlüğü açıklama yapıyor: “Ormanlarımız yanıyor… Canlılar yuvasız kalıyor. Şehitler veriyoruz, içimiz yanıyor… Ve biliyor musunuz? Bu yangınların neredeyse tamamı insan eliyle çıkıyor.”
Ormanlar yanıyor, yetkililer faili ‘insan eli’ olarak gösteriyor. Ama hangi insanın eli? Suçun failini kişiselleştiren ama toplumsal sorumluluğu görünmez kılan bir dil bu. Orman yangınlarından sadece iklim krizini sorumlu tutmak da bu krizin, dünya düzeninin politik ve ekonomik tercihlerinin sonucu olduğu gerçeğini hafifletiyor.
Felaketler, kader değil; alışıldık olanın yeniden üretimidir. Orman yangınları da böyle. Ursula K. Le Guin’in dediği gibi, anlatılar dünyayı şekillendirir. Bu nedenle, bu yazıda başka bir anlatı kurmaya çalışacağım.
Kadın ve doğa: Sömürünün ortak yüzü
Ekofeminizm, doğaya uygulanan şiddet ile kadına uygulanan tahakkümün aynı sistemden beslendiğini savunur. Doğa ve kadın birlikte nesneleştirilir, denetlenir ve piyasa çıkarlarına göre şekillendirilir. Orman yangınları da bu zihniyetin doğrudan sonucudur: Sömürülen ve gözden çıkarılan bir yaşam biçiminin çöküşüdür.
Kapitalist patriyarka, doğayı ‘kaynak’, kadını ise ‘bakım yükümlüsü’ olarak görür. Bu bakış, ormanları maden ruhsatlarına, kadınları ise görünmeyen emeğe indirger. Orman yangınları bu indirgemeci sistemin felaketleridir.
Fail arayışı: Ataerkil kaçışlar
Yangınlar sonrası fail arayışı, aslında toplumsal olarak kolektif sorumluluktan kaçışın bir biçimidir. Özellikle erkek egemen söylem, suçu bireyselleştirerek sistemi........
© İlke TV
