Yunus Behram yazdı | SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyonu üzerine bir değerlendirme
Suriye’deki çatışmanın 15. yılına yaklaşılmasıyla birlikte, sahadaki en etkili askeri ve siyasi aktörlerden biri olan SDG’nin geleceği, hem bölgesel hem de uluslararası güç dengeleri açısından kritik bir konu haline geldi. SDG, sadece askeri bir oluşum olmanın ötesinde, kendine özgü siyasi ve sosyal bir proje olarak ortaya çıktı. Bu proje, özellikle özerklik ve demokratik katılım ekseninde şekillenmiş olup, farklı etnik ve dini toplulukları kapsayan çok katmanlı bir yapıya sahip. Ancak bu yapının meşruiyeti ve sürdürülebilirliği, hem iç hem de dış aktörlerin tutumları nedeniyle sürekli tartışma konusu haline geliyor.
SDG’nin doğası ve politik projesi
SDG, 2015 sonrasında özellikle IŞİD’e karşı verilen mücadelede ön plana çıktı ve bölgesel bir güç olarak konumunu sağlamlaştırdı. Ancak SDG’nin önemi, sadece askeri başarılarına değil, aynı zamanda Suriye’nin geleceğine dair sunduğu alternatif devlet yapısı ve yönetişim modeliyle de ilgili. Bu model, merkezî otoriteye karşı yerel özerklik ve demokratik katılımı savunuuyor, çok kültürlü bir anlayışı temel alıyor. Fakat bu yaklaşım, Şam rejimi tarafından devlet bütünlüğüne tehdit olarak görülüyor, Türkiye tarafından PKK’nin bir uzantısı olarak kabul ediliyor ve silahlı muhalefet tarafından ise etnik temelli bir ayrılıkçılık olarak reddediliyor.
Türkiye ve muhalif grupların tutumu
Türkiye’nin ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun SDG’ye yönelik yaklaşımı, temelde güvenlik........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon