İdris Baluken yazdı | Yalnız Asker Sendromu ve CHP
İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra, yıllarca ormanlarda saklanarak yaşamını sürdüren “yalnız” Japon askerinin hikâyesi bir efsaneden öte, tarihteki tuhaf bir olayın anlatısını ortaya çıkarmıştır. Dünya değişmiş, yeni bir barış düzeni kurulmuş, ülkeler yeniden şekillenmişti. Fakat bu asker bütün bu dönüşümlerden bihaber, kendi içlerine kapanmış bir bilinç hâliyle hayatını sürdürüyordu. Zaman değişiyor ama onun zihni ve kavrayış biçimi değişmiyordu.
Bugün CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımını tarif etmek için bu benzetmeden daha yerinde bir metafor bulmak zor görünüyor. Türkiye’nin siyasal iklimi değişiyor, toplumun beklentileri farklılaşıyor, bölge siyaseti dönüşüyor; ancak CHP hâlâ kendi içine kapalı, dış dünyanın gerçekliğini göremeyen bir yalnız asker gibi davranıyor.
Meclis Komisyonu’nun İmralı’ya gidişi için oluşacak heyete üye vermeme kararı ne stratejik ne de ilerici bir siyasal duruştur; yalnızca değişimi görmemek için gözlerini kapatan reflekslerin yeni bir versiyonu olabilir.
Tarihe uzun uzun dönmeye gerek yok; birkaç başlığı hatırlatmak dahi yeterlidir: Şark Islahat Planı, Zorunlu İskân rejimi, Dersim’de açılan derin travmalar…Bugün hâlâ siyasal tahayyülü daraltan bir arka plan oluşturuyor.
Fakat asıl sorun, bu tarihten kaçan CHP’nin güncel siyasette de sorumluluk almaktan kaçınan bir hatta sıkışmış olmasıdır. Yakın dönemde yaşanan kırılmalar bunun somut göstergesidir: “Anayasaya aykırı ama evet” dokunulmazlık tavrı, HDP’nin dışlandığı Yenikapı mitingi, Çöktürme Planı dönemindeki sessizlik, kayyumlara karşı demokratik bir refleksin geliştirilememesi, Rojava politikasında sergilenen destek ya da rıza…
Her şeye rağmen Özgür Özel’in özeleştirileri ve Sırrı Süreyya Önder’e yönelik saygılı anmalar, CHP’ye dönük toplumda demokratik ve barışçıl geleceğe dair umutları artırmışken, hemen akabinde komisyon heyetine üye........



















































