Bir doğum lekesi; kadın
Herkes onu editör ve eleştirileriyle biliyorken o elinde şiir kitabıyla çıktı geldi. İyi ki de şiir yazmış dedi tanıdığım birçok şair. Hatta kitap üzerine kısa bir tanıtım ve söyleşide de olumsuz bir tek fikir beyan eden olmadı. Okumam sonucundaki kanaatim detayıyla aşağıda olacak ama özetin özeti fikrim: Şirvan Erciyes’in Post Mortem’ini beğendim.
Gülten Akın’nın “kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi” dizesine hayat veren bir bakış açısıyla yola çıkılmış sanki. Şair bu dizeyi rehber edinmiş kendisine, can suyu kabul etmiş. Sesi içerden yankılanıyor şairin, evlerin içinden, evi kutsallaştıran, putlaştıranların kulağının dibinde sesleniyor.
Annemin rahmine sözcükler üflemiş
karadan kara gecede şeytan
doğmuşum sonra
saçlarım o gecenin rengi, dilim çatal( sf:9 )
Daha ilk şiirinde bir ‘cadılık’ peşinde, şiirin tamamında toplumun kadına biçtiği rolü bir doğum lekesi gibi taşımanın ağırlığıyla sesleniyor okura. Ne ziyaretler gezdirilmiş, kafasının üzerinde ne kurşunlar dökülmüş fakat ‘cadılığı’ geçmemiş. Okyanusun ortasında susuz bırakıldığı halde sivri dilinden, eleştiren, yeren, geren halinden taviz vermeyen kadının kabuğunu kırma uğraşısını görüyoruz.
Aynı mezarda bir can gibiyiz
ölmek istemem
annemle aynı mezara koyarlar beni
pahalıdır burada mezar yeri
mezar taşına yazarlar
anasıyla kızı
burada yatıyor koyun koyuna ( sf: 13 )
Yakın zamanda İzmir Buca mezarlığında bir yakının ( sanıyorum babasının ) mezarına defnettiğimiz yazar arkadaşım Hasan Özkılıç geldi aklıma bu şiirde. Zordur yakınını, dostunu, arkadaşını kaybetmek, kendi ellerinle gömmekse bin derdin binidir. Bu dünyada ölüm varsa zulüm vardır. O zulümlerden devam edip konuya dönersek, mesele sadece mezar yerinin pahallı olması değil elbet, kendine bir yer bulamamak… Aynı kaderi paylaşmanın zifiri karanlığından sesleniyor; doğurdun beni, yaşayarak borcumu ödeyeceğimi sanmıştım, yanılmışım; geliyorum aç koynunu. Günahının üstünü örtmeye geliyorum; günahın beni........
© İlke TV
