Mısranın haysiyeti: Ahmed Arif
2 Haziran 1991’de yaşamını yitiren usta şair Ahmed Arif, ölümünün yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor.
Bazı şiirler zamana dayanıklıdır, yıllar geçse de eskimez, zamanın ruhunda her dem duyumsatır kendini. Ahmed Arif’in şiirleri bu türdendir. O’nun şiiri, zulasında sevdasıyla volta atmaktadır hâlâ namus bildiği yolda…
Bu yazı, ölüm yıldönümünde Ahmed Arif şiirine bir serenat, bir merhaba olsun istedim.
***
Bir kuş tüyü hafifliğinde, ölümsüz bir şiir deryası… Kırmızı, ak ve esmer… ‘Memeleri bereketli ve serin’… Nazlı filintası şiirimizin… Sözde töz, yürekte köz olan mısranın haysiyeti. Bir başına, korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş… İlan-ı aşk makamında… Su içmez her damardan. Alışık zehrine çaresiz kalmaların. Yine de pamuktan ak, köpükten yumuşak… Su gibi aydınlık ve berrak. Pırıl pırıl… Sebil…
Bir bilge sabrıdır. Yoksa akıl işi değil, acının dediği dedik yerde, orada Sansaryan Han’larında dost, düşman ve dağları yerli yerine koymak. Sevda vurgunu, zindan karasında ebemkuşağı olur gözbağı… Al yeşil bahar olur, bir aşiret kızının sarı saçları… Düşer aklına, eşkini hovarda, kıvrak seklavi kısrak… Kan değil, sevdası akar geceye… Can içinde bir can olur Kürdün gelini.
***
Ahmed Arif şiirindeki özne, bildik anlamda savaşan, kurşun atan, kılıç sallayan bir özne değil, daha çok baskı altına alınmış, hapsedilmiş, hakları ve özgürlükleri kısıtlanmış bir mazlumdur. Ama bu, teslim olmayı asla düşünmeyen, boyun eğmeyen ve direnen bir öznedir…
Lirizmin doruğundadır, tek bir dize bile kekelemeden, anlatım sıkıntısı çekmeden. Bilinçlidir… Yaralıdır ve yarası derindedir ama hesap ve umut dağlarladır;
“…Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz,........
© İlke TV
