Dünya savaşı ve barış mücadelesi
20 Mart – Silivri Cezaevi
Açılma ve kapanma dönemleri sarmalığında dünya bir kapanma dönemine daha giriyor. Savaş davullarının uğultusu derinlerden geliyor. Büyük savaş öncesine görece daha küçük savaş ve çatışmalar, zımni ve değişken uzlaşmalar yaşandı. Bloklaşma ve ittifak denklemleri giderek berraklaşıyor. Buraya nereden geldik?
Yeni düzen yeni bir savaşla kurulacaksa eğer, özet bir kronoloji her zaman faydalıdır. 20. yüzyıl iki dünya paylaşım savaşı gördü. Tarihin en kanlı boğazlaşmalarıydı. Bir ve ikinci dünya savaşları kapitalizmin tekelci aşamasında emperyalizm koşullarında gerçekleşti. Ölüm, yıkım ve tahribatın boyutları korkunçtu. Fakat bu savaş sadece haksız savaşlar tarihi değildi. Anti-emperyalist, antifaşist mücadeleler, barış, demokrasi devrim ve sosyalizm mücadelesi de bu tarihin içerisinde yer tuttular. Bugün küresel egemen medya insanlığa savaşların kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Devamında madem savaş gerçekliği var sende en güçlü savaş makinesinin tarafında yer al deniliyor. Daha vahimi bu karanlık bulutların altında dünya halkları barış mücadelesine pek konuşamıyor. 2. Dünya Savaşı 1945’te Hitler’in ve faşist orduların yenilgisiyle sona erdi. Bugün ifade edilen ve eski dünya düzeni olarak tanımlanan siyasi dengeler 1945-1957 döneminde imzalanan anlaşmalarla büyük oranda belirlenmişti. Batı, Kapitalist Blok ve Sosyalist Blok olmak üzere iki güç merkezine bölündü. Batılı Emperyalist Güçler ABD öncülüğünde NATO’yu kurdular. SSCB merkezli blok ise Varşova Paktı ile içine Balkan, Slav ülkelerini kattı.
İlerleyen yıllarda soğuk savaş dönemi başladı ve bu denge 1990’lı yıllara kadar sürdü.
SSCB’nin 1991’de son kalıntıları dağıldı. Bürokratik sosyalizm yenilmişti. Böylece iki kutuplu dünya tartışmalarının yerini tek kutuplu, çok kutuplu dünya tartışmaları aldı. Kabuk bir kez daha çatlamıştı. Kapitalizm yeni dünya düzenini arıyordu. Amerika’da gerçekleşen 11 Eylül saldırısı denklemi yeni bir rotaya soktu. Afganistan’a müdahale Irak işgaliyle devam etti. Irak’ta 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. SSCB’yi çevrelemek için oluşturulan yeşil kuşak projesi de bumerang etkisi yarattı. Cihadi silahlı örgütlerin bir bölümü namluyu ABD ve AB’ye çevirmişti. Bu yapılar kimi durumda çift taraflı kullanıldı.
2000 yılı yeni bin yılın başlangıcı olarak kutlandı. Milenyum çağı barış ve refah çağı olacaktı. Ama bu yalan ilk 25 yılda çöktü. Silahlanma, savaş ve iç savaşlarla kan denizinin dalgaları yeniden yerküreyi dövmeye başladı. 2011 Arap baharı ya da Arap isyanları olarak tarihe geçti. Tunus’ta yoksulluğa ve zorbalığa isyan eden Buazizi adlı genç kendini yaktı. İsyanlar Kuzey Afrika ülkelerinden Ortadoğu’ya yayıldı. Otoriter rejimler sarsılırken emperyalist güçler boş durmadı. Bölge yeniden dizayn edilecekti.
Yeni savaş konsepti
Yeni düzen arayışında 2019 kırılma yılıydı. Dünyanın en büyük savaş örgütü olan NATO, 2030 yeni soğuk savaş konseptini belirledi. Artık ana hedef Çin’di.
Etrafındaki ittifaklar parçalanmalıydı. Fransa Devlet Başkanı Macron, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” dese de, Ukrayna Savaşı ABD’yi yeniden NATO çizgisine bağladı. NATO yeni ülkelerle genişlemeye devam etti. 7 Ekim 2023’de Hamas ve beraberindeki örgütler Aksa Tufanı operasyonunu gerçekleştirdi. İran güdümlü direniş ekseni de sükse yapmıştı. Fakat bu hamle bir yıl içinde Gazze’nin yıkımına, soykırım girişimi ve sürgüne neden olacaktı.
İran güç kaybetti, direniş ekseninin etkisini büyük oranda kaybetti. 8 Aralık 2024’de Suriye’de Esad yönetimi devrildi. Şam, uluslararası mutabakatla HTŞ’nin eline geçti. Rusya Suriye sahasından çekildi. Böylece Orta Doğu, Suriye ve Ukrayna etrafında yeni denklemler şekillendi. Orta Doğu’da bulunan Kürtler, ezilen halklar Kuzey Doğu Suriye ve Türkiye bakımından da yeni göç denklemleri ortaya çıktı. Denklemin içinde kim nasıl yer alacak, süreç nasıl ilerleyecek merak konusu. Toplumsal barış geniş kesimlerin umudu. Gerek ABD gerekse AB ülkeleri, Hindistan, Arjantin gibi ülkelerde aşırı sağ........
© İlke TV
