Sırrı Abi’ye mektup…
“Yarım kalan hikâyelerin peşindeyiz”
Kaç zamandır yazmaya çalıştım ama kelimeler çıkmıyordu Sırrı abi. Sen hasta yatağında yatarken zamanın bir süre durduğunu bile hissettim. Adıyaman’ın o samimi lehçesiyle doldurduğun kulaklarım öksüz kalır mı diye korktum. Hatta barış için ilmek ilmek ördüğün şeyler yıkılır mı diye başlarda panikledim. Bir yandan seni yatağa düşüren illeti anlamaya çalıştım, sordum. Sonra insanlara anlattım. Hem doktor hem hasta yakını oldum. Diğer yandan senin için ağlayanları gördüm. Yüzlerindeki korkuyu hissettim. Senin sadece sen olmadığını, daha büyük bir umudun parçası olduğunu daha iyi idrak ettim.
Şimdilerde her yerde sen konuşuluyorsun abi. Hatta sosyal medyada senin kısa videoların sıkça paylaşılıyor. Önüme düşenlerden biri de yıllar önce Nemrut Dağı’nın tepesinde çektiğin kısa bir film oldu. Turistlere Nemrut ve Adıyaman hikayesi anlatıyordun. Commagene Krallığı’nın benzersiz hikayesinden bahsediyordun. Savaşsız kurulmuş, savaşsız son bulmuş 200 yıllık bir medeniyetti Commagene. Kadim inançların güneşle kutsandığı aydınlığın, heykellerin yüzüne vurduğu zirveydi. Bir yanı Pers’lere diğer yanı Antik Yunan’a dönüktü. Düşman iki medeniyetin kavgasına, barışın diyordu. Adıyaman toprakları Commagene krallığına ev sahipliği yapmıştı. Sen de o topraklarda filizlenmiştin. Bu duyguyu hep yanında taşımıştın. Bizlere de anlatmıştın. Evet senin hikayeciliğin şimdilerde daha iyi anlaşılıyor.
Herkesin kafasında benzer sorular dolaşıyor. Senin o gülen yüzünün kaybolması korkutuyor insanları. Yapılan tıbbi açıklamalar arasında umudu besleyecek kelimeler, tonlamalar aranıyor hep. Hayatın cümle uzunluğunda olmadığı çoktan anlaşıldı bile. Gardı, öfkesi düştü insanların. Vicdanlar sızladı. Senin yokluğunun ihtimali derin bir boşluk yarattı yüreklerde.
Sen hasta yatağındayken çok insan gelip gitti hastaneye.........
© İlke TV
