menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nazım’dan Tamburi Cemil’e Şiir

12 24
21.10.2025

Sesin kaydedilip yeniden dinlenilmesinin icadının üzerinden çok uzun yıllar geçti.

Thomas Alva Edison’un, ses ve müziğin kaydedilmesi yolunda 1878 yılında fonografı icadıyla açtığı çığır, Emil Berliner’in 1887’de gramofonu icadıyla ilk aşamasını tamamladı.

Berliner’in icadının en önemli özelliği ses ve müziğin kaydının fonografta olduğu gibi dönen silindirlere değil, yine dönen ama düz satha yapılıyor olmasıydı.

Bu iki önemli icatla başlayan sesin geleceğe aktarılma yolculuğunda Türkiye önemli durak olarak yer aldı.

Türkiye’de sesin kaydedilmesinin miladı 1900 yılı.

Hollandalı Türkolog Hügo Strötbaum’a göre The Gramophone Company Limited, ilk ticari plaklarının ses kayıtlarını yapmak üzere İstanbul’a teknisyenlerini gönderdi. Bu teknisyenler Yeni Cami civarında kayıt yaptı.

Bu kayıtlar daha sonra Almanya’nın Hannover kentinde D. Granmmophone fabrikasında basıldı.

Gramofonun, Türkiye’de taş plak diye adlandırılan 78 devirli bu plakları üç yıl gecikmeyle, 1903 yılından itibaren İstanbul’da görülmeye başlandı.

Türkiye’nin taş plakla yakından tanışması “Blumenthal Biraderler”in Feriköy’de 1912 yılında ilk Türk plak fabrikası Orfeon Record’un kurmalarıyla........

© Hürses