Fırçanın İki Ucu: Çocukluk Coşkusuyla Yetişkin Aklı Arasında SANAT
Bir çocuk boya kutusunu açtığında dünya yeniden doğar. Yetişkin ise paletini düzenlerken kaybettiği cennetin haritasını arar. Sanat, bu iki evren arasında gidip gelen bir aynadır. Aynanın arkasındaki sır hep yerindedir ama aynaya her baktığımızda çocuk ve yetişkin için de görünen hep değişiktir.
Sınırsız bir evrende “Bu Ne?” sorusu yoktur çocukta… Kırmızı bir leke ateş değil, gözyaşlarının tuzlu yolculuğudur. Çocuk için resim yapmak, kelimelerinin yetmediği yerlerde nefesini rahat almaktaki hazdır.
Aman kusursuz olmalıyım diye bir derdi yoktur çocuğun. Fırçası düşer, boyalar birbirine karışır, ayak, el, resimlerde kafadan büyük boyanmıştır. Çocuk için önemli olan içindeki coşkunun kağıda sıçramasıdır. Picasso’nun “çocuk gibi resim yapmayı 15 yılda öğrendim” sözü boşuna değil. Çocuk için "sihir" bir gerçektir. Sahnede perdenin arkasına saklanan kuklacıyı görmez, Hacivat’ın, Karagöz’ün sesine inanır. Tiyatro onun için kendi dünyasını değiştiren bir sihirdir.
Yetişkinlerde ise sınırların gölgesinde “Bu Ne Anlatıyor?” takıntısı vardır. Onun için tablo........
© Hürses
