AK Parti gerçekten liberal bir parti midir, yoksa ….?
AK Parti’nin 2001’deki kuruluş süreci, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal olarak yeni bir yöne evrildiği bir döneme denk geldi.
2001 krizi sonrasında, IMF programları ve Kemal Derviş reformlarının yarattığı yapısal dönüşüm zemini, liberal politikaların uygulanması için uygun bir atmosfer oluşturmuştu.
AK Parti de bu atmosferde, piyasa ekonomisine, girişimciliğe, Avrupa Birliği üyeliğine ve bireysel özgürlüklere vurgu yapan bir dil benimsedi.
2002–2007 arası dönemde ekonomi yönetiminde özelleştirmeler, kamu mali disiplinine bağlılık ve uluslararası sermayeye açıklık ilkeleri, liberal çizgiyle büyük oranda örtüşüyordu. Bu dönem, Türkiye’de “liberal ekonomik politikalarla muhafazakâr toplumsal değerlerin sentezlendiği” bir dönemeç olarak hatırlanabilir. Ancak liberalizmin yalnızca ekonomik bir sistem değil, aynı zamanda bireysel özgürlükleri ve kurumsal denge-denetimi temel alan bir felsefe olduğunu unutmamak gerekir.
2008 Sonrası Liberal Gerileme
2008’den sonra AK Parti’nin politik yönü belirgin biçimde değişmeye başladı.Oysa AK Parti 2008 yılına kadar gayet başarılı bir gelişim göstermiştir. Ülke olarak bir gelişimde çağ atlanmıştı. Fakat 2008’den sonra yargı, medya ve sivil toplum üzerindeki denetimin arttığı algısı, liberal demokrasinin özünü oluşturan kuvvetler ayrılığı ve özgür kamuoyu ilkeleriyle çelişmeye başladı. Liberalizm, yalnızca “serbest piyasa” değil, aynı zamanda bireyin devlete karşı korunması anlamına gelir. Oysa 2010 sonrasında devletin merkezî otoritesinin genişlemesi, bireysel özgürlüklerin geri planda kalması, liberal kimliği........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon