menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suç Örgütü Yöneticisinin Genişletilmiş Ceza Sorumluluğu

20 1
21.11.2025

Türk Ceza Hukukunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihine kadar uygulanan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nda ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 313. maddesi ile diğer hükümlerinde, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan dolayı örgüt yöneticilerinin ayrıca fail olarak cezalandırılmasını öngören 220. maddenin 5. fıkrasına muadil bir yasal düzenleme mevcut değildi.

TCK m.220/5’de yer alan; “Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.” hükmünün “şahsi kusur sorumluluğu” ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir. Bu kapsamda, düzenlemenin kaleme alınış şeklinin isabetli olmadığı, suç örgütünün yöneticisi konumunda olmakla birlikte, bilgisi, kabulü ve talimatı ile işlenmeyen faaliyet suçları dolayısıyla kişinin “fail” sıfatıyla sorumlu tutulmaması gerektiği düşünülmektedir.

Madde fıkrası lafzından hareketle örgütün lideri ve lider kadrosu; örgütte yer alan üyeleri idare ve sevk eden kişiler olarak “suç örgütü yöneticisi” sayılmakta, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan dolayı “fail” gibi cezalandırılabilmektedirler. Hükmün bu şekilde kabulü, “şahsi kusur sorumluluğu” ilkesine aykırıdır. Yöneticinin sorumlu tutulabilmesi için; en azından amaç suça konu fiilden bilgi sahibi olması, bu fiilin işlenmesini kabul etmesi ve engellememesi aranmalıdır.

TCK m.220/5’de kusursuz sorumluluk anlayışının benimsendiğini kabul etmek de isabetli değildir. Ceza Hukuku; kusursuz, yani objektif sorumluluğu reddeder, her durumda sübjektif, yani kusura dayanan sorumluluğu kabul eder. Hükümde; “örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” denilse bile, burada öngörülenin Ceza Hukukunun benimsediği sübjektif sorumluluğun dışına çıkılıp, reddettiği objektif sorumluluğun kabulü anlamına gelmez. Çünkü Kanunun “Genel Hükümler” kısmında 20 ila 23. maddeler arasında şahsi kusur sorumluluğu düzenlenmiştir. Fiil ile fail arasında haksızlığın görünüş şekilleri olan kast ve taksir üzerinden psişik bağ kurulamadığı sürece, suçun manevi unsuru ve dolayısıyla suç oluşmaz.

Suç örgütü yöneticisinin, bilgisi, kabulü ve talimatı olmaksızın, suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen tüm suçlardan dolayı TCK m.220/5 uyarınca “fail” sıfatı ile doğrudan sorumlu tutulması doğru bir yaklaşım değildir. Ancak uygulamada, TCK m.220/5’den kaynaklanan suç örgütü yöneticisinin sorumluluğunu geniş ele alındığı görülebilmektedir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 14.03.2017 tarihli, 2015/4893 E. 2017/3812 K. sayılı kararında; “Sanık ... hakkında … kooperatifine yönelik hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal, … şubesi, … Bankası arşiv deposu ve … İl Müdürlüğüne yönelik hırsızlığa teşebbüs, konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik olarak; örgüt yöneticisi olan sanığın TCK’nın 220/5. maddesi gereği örgütün işlediği suçların tümünden sorumlu olacağı gözetilmeden, mahkumiyeti yerine beraatına karar verilmesi, Kanuna aykırı … görüldüğünden bozulmasına, … oybirliğiyle karar verildi.” sonucuna varmıştır.

Örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılmasını öngören TCK m.220/5 hükmü, TCK m.38 anlamında bir azmettirme olarak nitelendirilemez. Çünkü azmettiren, suç işleme düşüncesi olmayan kişiye “suç işleme kararı aldıran” suç iştirakçisidir. Ancak suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen suçlara bakıldığında, “fail” sıfatı ile suçu işleyen kişinin zaten suç işleme düşüncesi ve isteğini taşıyan kişi olduğu söylenmektedir.

Örgüt kapsamında işlenen suçlarda; suçu işleyen kişiye, yani faile suç işleme kararı aldırmaktan ziyade, fail bir araç olarak kullanılmakta ve hakimiyet altında tutulmaktadır. Bu hakimiyet, suç örgütünün hiyerarşik yapılanmasının doğal bir sonucudur. Nitekim 220. madde gerekçesinde kanun koyucu, “Bu (hiyerarşik) ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.” ifadelerine yer vermek suretiyle bu hususa işaret etmiştir.

TCK m.220/5’in ortaya koyduğu ceza sorumluluğu “sübjektiflik” kıstası ile sınırlandırılmadığı takdirde, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” prensibine aykırılık engellenemez. Örgüt yöneticisinin işlenen suçtan dolayı sorumluluğuna gidilebilmesi için, yöneticinin fiil ve faille ilgili hakimiyetinin varlığı tespit edilmelidir. Aksi halde, örgüt yöneticisinin sorumluluğuna gidilmemelidir.

Örgüt yöneticisi; yetki ve sorumluluk alanına giren kişi ve konularla ilgili sevk ve idare eden, “yap” veya “yapma” emir ve talimatını vermek suretiyle hakimiyeti elinde bulunduran kişidir. “Şahsi kusur sorumluluğu” ilkesi gereğince; suç örgütü yöneticisinin ceza sorumluluğu sadece kendi bilgi, yetki ve sorumluluk alanına dahil kişi ve eylemlerle sınırlı olmalıdır.

Nitekim TCK m.220/5’in gerekçesine göre; “Örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail........

© Hukuki Haber