menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BAM’ın Bozma Kararı ile Temyiz Hakkının Önüne Geçmesi

29 5
30.07.2025

I. Bölge Adliye Mahkemelerinin Bozma Yetkisi ve Sınırı

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272 ila 285. maddelerinde; hem maddi vaka inceleyebilen ve hem de hukukilik denetimi yapabilen istinaf kanun yolu düzenlenmiş olup, bu kapsamda bölge adliye mahkemesi ceza dairelerine ilk derece mahkemelerinin kararlarına ilişkin olarak dört tür karar verebilme yetkisi tanınmıştır.

İstinaf kanun yolu olarak adlandırılan bölge adliye mahkemeleri; dört tür karar verme yetkisinden ilkine göre, ilk derece mahkemelerinin hükümlerine karşı yapılan başvurunun esastan reddine karar verebilir.

Bunun yanında bölge adliye mahkemesi ceza daireleri; duruşma açmaksızın, dosya üzerinden yapacakları bir inceleme ile ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesi yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine de karar verebilir.

Üçüncü olarak bölge adliye mahkemeleri; başvurucunun talebi olsun veya olmasın, yani taleple bağlı olmaksızın duruşma açarak ilk derece mahkemesinin gördüğü davayı yeni baştan ele alabilir ve bunun sonucunda kaldırdığı ilk derece mahkemesinin kararına aynen hükmedebileceği gibi, yapılan istinaf başvurusunun sanığın lehine olup olmaması durumuna göre, sanık lehine veya aleyhine karar verebilir.

Bölge adliye mahkemelerinin ilk derece mahkemesi kararının istinaf kanun yoluna taşınması sonucunda verebilecekleri son karar türü bozma kararı olup, istinaf mahkemelerinin bozma kararı verebilecekleri haller, “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı CMK m.280/1-(e) ve (f) hükümlerinde sınırlı sayıda (tahdidi) olarak gösterilmiştir. Buna göre; bölge adliye mahkemeleri, ancak ilk derece mahkemesinin kararında CMK m.289’un (g) ve (h) bentleri haricinde kalan hallerin varlığı durumunda veya soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin, önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması veya davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması durumlarında bozma kararı verebileceklerdir.

Yazımızın konusu gereği üstünde durmak istediğimiz karar türü, BAM ceza daireleri tarafından verilen bozma kararlarıdır. Yukarıda ifade ettiğimiz ve CMK m.280/1 (e) ve (f) bentlerinden açıkça anlaşıldığı üzere kanun koyucu, BAM ceza dairelerinin bozma kararı verme yetkisini sınırlandırmış, bozma kararı verilebilecek halleri tek tek hükümlerde saymıştır[1]. Bu nedenle belirtmek isteriz ki; BAM ceza daireleri, CMK m.289’da gösterilen yedi sebep dışında ve CMK m.280/1-(f) bendinde sayılan haller haricinde, eksik inceleme yapıldığından bahisle veya beraat yerine mahkumiyet veya mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçeleriyle ilk derece mahkemesinin kararını bozamaz[2]. Çünkü kanun koyucu, CMK m.280/1-(e) ve (f) bentlerinden anlaşıldığı üzere ilk derece mahkemesinin kararını istinaf kanun yolunda inceleyen BAM ceza dairelerine böyle bir yetkiyi kanunda tanımamıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, güncel tarihli bir kararında BAM ceza dairelerinin bozma kararları ile ilgili bu duruma işaret etmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 30.04.2025 tarihli 2024/6-490 E. ve 2025/197 K. sayılı kararında; “Bu haliyle bölge adliye mahkemesi hem ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı bir denetim mercii hem de denetlediği hükmün hukuka aykırı olduğunu değerlendirdiğinde, hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak ölçüde yeniden yargılama yapacak bir ikinci/üst derece mahkemesidir. Her iki halde de ilk derece mahkemelerine göre bir üst mahkeme olduğunda kuşku yoktur. Bu tespitlerden çıkan sonuç şudur: a. Bölge adliye mahkemesi kural olarak bir ıslah mahkemesidir. Yani varsa ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerdeki tüm hukuka aykırılıkları resen belirleyerek, yeniden yapacağı yargılama ile hükmü ıslah eder. Yoksa kural olarak bir bozma mahkemesi olan Yargıtay gibi davranamaz. b. İlk derece mahkemelerine göre bir üst mahkeme olması itibarıyla gerek denetim gerekse yeniden yargılama fonksiyonunu icra etsin, her halukarda taraflar açısından başlı başına bir teminat oluşturur. c. Bölge adliye mahkemesi, aleyhine kural olarak bir kanun yolu öngörülmeyen ve direnilemeyen (duruşmasız/evrak üzerinden verdiği) bozma kararı ile ne tarafları bir üst mahkemede yargılanma teminatından yoksun bırakabilir ne de olay mahkemesine vicdani kanaati rağmına bir sonuca ulaşmasını amir bir müdahalede bulunabilir. Bölge adliye mahkemelerinin hükmün bozulmasına karar verebileceği haller, 5271 sayılı Kanun'un 280. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde tahdidi olarak sayılmıştır. Bu düzenlemelere göre istinaf mahkemeleri şu hallerde hükmün bozulması kararı verebilecektir: 1. İlk derece mahkemesinin kararında 5271 sayılı Kanun'un 289. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir mutlak hukuka aykırılık nedeninin bulunması, 2. Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya ön ödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması. Hükmün bozulmasına karar verilen bu hallerde bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verecektir. Bu karara karşı ilk derece mahkemesinin direnme kararı verme yetkisi bulunmadığı gibi tarafların da kanun yoluna başvurması mümkün değildir. Açıkça görüldüğü gibi bölge adliye mahkemesinin bozma kararı verebileceği haller, kati surette davanın esasına ilişkin değil ve fakat yargılamaya dair usul kurallarının ağır ve açık ihlalleri ile hükme müteessir usul kurumlarının ihmali suretiyle hüküm kurulması durumlarına münhasırdır. Nitekim Yargıtay kararlarına karşı direnme yetkisi bulunan ilk derece mahkemesinin, bölge adliye mahkemelerinin bozma kararlarına direnememesinin temelinde yatan düşünce de buna dayanmaktadır. Direnme yasağına ilişkin normun, maddi ceza adaletiyle doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı, esas itibariyle makul sürede yargılanma hakkı bakımından bir teminat alanı oluşturduğu söylenmelidir. Hukuki düzenlemeler ve yapılan açıklamalar karşısında, mesele tartışmaya ihtiyaç bırakmayacak açıklıktadır. Buna rağmen uygulama, bölge adliye mahkemelerinin iş yoğunluğu gibi mülahazalarla kanunun kendisine tanımadığı bir yetkiyi kullanarak bozma kararları verile geldiği bilinen bir gerçektir. Bu uygulamanın, yukarıda yer verilen tespitler yanında, görevli/teminatlı mahkemede yargılanma ve mahkemeye erişim/kanun yoluna etkin başvuru hakları yönünden ciddi sorunlar taşıdığı da tartışmadan varestedir. CMK'nın 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan kararları temyiz edilebileceğinden, bölge adliye mahkemesinin Kanun’un açık hükmüne aykırı şekilde verdiği bozma kararının temyiz edilebilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi hükmünün hukuka aykırılık taşıdığının tespit edilmesi durumunda bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırarak, yeniden hüküm kurulması gerektiği halde bozma kararı verilmesi nedeniyle sanığın temyiz hakkının kısıtlanması da söz konusu olabilmektedir.” ifadelerine yer verilerek,

Bölge adliye mahkemelerinin kural olarak ıslah mahkemeleri olduğu, kural olarak bir bozma mahkemesi olan Yargıtay gibi davranamayacakları, bölge adliye mahkemelerinin aleyhine bir kanun yolu öngörülmeyen ve direnilemeyen bozma kararı ile tarafları bir üst mahkemede yargılanma teminatında yoksun bırakamayacağı, BAM ceza dairelerinin ilk derece mahkemelerinin hükümlerinin bozulmasına karar verebilecekleri hallerin CMK m.280/1- (e) ve (f) bentlerinde tahdidi olarak sayıldığı, BAM ceza dairelerinin bozma kararı verebileceği tahdidi hallerin davanın esasına ilişkin değil yalnızca yargılamaya dair usul kurallarının ağır ve açık ihlalleri ile hükme müteessir kurumların ihmali suretiyle hüküm durulması durumlarına ilişkin olduğu, Yargıtay kararlarına karşı direnme yetkisi bulunan ilk derece mahkemelerinin BAM ceza dairesi bozma kararlarına direnememelerinde yatan temel nedenin de bu olduğu ortaya koyulmuştur.

Sayın Ceza Genel Kurulu; kararında bu hususlara vurgu yaparak, bölge adliye mahkemelerinin kanuni dayanağı bulunmayan, yani CMK m.280/1-(e) ve (f) bentleri dışında kalan bozma kararlarının ve bu bozma kararlarına istinaden ilk derece mahkemesince verilen kararların, görevsiz mahkeme tarafından verilmiş olması gerekçesiyle hukuka açık ve ağır aykırılıkla malul olduklarından hükümsüz sayılmaları gerektiğine hükmetmiştir. Bu nedenle incelediğimiz Ceza Genel Kurul kararında, yerel mahkemenin ilk kararının bozulmasına ilişkin BAM ceza dairesi kararı ile bu bozmaya istinaden ilk derece mahkemesinin yeniden tesis ettiği kararın yok hükmünde olduğunu belirtmek gerekir.

Emsal kararlara da atıf yapan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre;

“Nitekim Anayasa Mahkemesi, 2023/33667 sayılı ... başvurusu üzerine verdiği 9/1/2025 tarihli kararında; Mahkemece, başvurucunun (sanığın) katılan E.Ç. ile mağdurlar S.A. ve S.M.ye yönelik üzerine atılı olan suçlar nedeniyle beraatine karar verdiği, İstinaf Dairesinin ise dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda; katılan E.Ç.ye yönelik silahla kasten yaralamaya azmettirme ve mağdur S.M.ye yönelik tehdit suçları nedeniyle başvurucu hakkında........

© Hukuki Haber