Avukatlık Mesleği ve Avukatın Sır Saklama Yükümlülüğü
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde avukatlığın; bir kamu hizmeti ve serbest meslek olduğu ve yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı serbestçe etme niteliğini taşıdığı belirtilmiştir. Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinde avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki sorun ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını, her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak için, avukatın hukuki ve bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis etmek olarak ifade edilmiştir.
Özel bir kanun niteliği taşıyan Avukatlık Kanunu’nun 1. ve 2. maddelerinde; serbest bir meslek olan avukatlığın kamu hizmeti yönüne vurgu yapılmakla yetinilmemiş, avukatın bağımsız savunmayı serbestçe temsil etme hak ve yetkisine sahip olduğu açıkça ortaya koyulmuştur. Avukat; hukuki ihtilafların çözümünde temsil ettiği kişiye hukuki yardımda bulunma hak ve yetkisine sahip kılınmış, bu konuda sorumluluklar yüklenmiş özel bir meslek icra etmektedir.
Avukatlık mesleğine kabul şartları Avukatlık Kanunu m.3’de, 3. maddenin bazı bentleri ile ilgili istisnalar m.4’de ve avukatlık mesleğine kabul şartlarına ilişkin engeller de m.5’de ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Avukat; temsil ettiği kişinin aleyhine hareket edemez, ona hukuki yardımda bulunmakla ve bu sırada öğrendiği sırları saklamakla yükümlüdür. Avukat; gerek adliye içinde ve gerekse adliye dışında (ofis, nezarethane, ceza infaz kurumu, mesleki görüşme yaptığı her yerde), avukatlık mesleğinden dolayı öğrendiği bilgileri ve sırları üçüncü kişilerle, basınla veya sosyal medyada paylaşamayacağı gibi, temsil ettiği kişi ile avukatlık ilişkisi bittiğinde de hiçbir bilgiyi ve sırrı başkalarına aktaramaz, günlük tutamaz, anılarını kaleme alıp yayımlayamaz. Hatta avukat; mesleki faaliyeti sırasında yaşadığı bir sorundan dolayı veya kendisinin veya temsil ettiği kişinin tercihi nedeniyle ihtilafa bakma görevinden ayrıldığında veya ayrılmak zorunda kaldığında, buna ilişkin özel bir ayrılma sebebi göstermemelidir. Ancak avukatın; hukuki, cezai veya disiplin yönünden sorumluluğu yoluna gidildiğinde veya avukatlık ücretinden kaynaklanan bir uyuşmazlık yaşandığında, iddia ve savunma hakkını kullanmalı, bunun dışında kalan, takip ettiği iş ve dosya nedeniyle öğrendiği her türlü mesleki sırrı muhafaza etmesi gerekir. Avukatlık mesleği güvene dayalıdır; iddiada bulunanın ve savunma yapanın yanında yer almakla görevli avukatın, temsil ettiği tarafa ve kişiye en iyi şekilde hukuki yardımda bulunma yükümlülüğü vardır.
Nitekim 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şüphelinin veya sanığın müdafi seçimi” başlıklı 149. maddesinin 3. fıkrasına göre; “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz”.
“Müdafi ile görüşme” başlıklı CMK m.154/1’e göre; “Şüpheli veya sanık, vekaletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz”. Şüphelinin veya sanığın müdafii ile yaptığı görüşmeler ve yazışmalar takip edilemez ve denetime tabi tutulamaz.
Bu hükümlere ek olarak, “Müdafiin bürosu ve yerleşim yeri” başlıklı CMK m.136’ya göre; “Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde hükmü uygulanamaz”.
Bundan başka, “Avukat bürolarında arama, elkoyma ve postada elkoyma” başlıklı CMK m.130/2’nin 2. ve 3. cümlelerine göre; “Yetkili hakim........© Hukuki Haber
