Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisi Altında Araç Kullanma ve Bilinçli Taksir
I. Giriş
Bu yazımızda; failin, alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında araç kullandığı sırada yaptığı trafik kazası sebebiyle, doğrudan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen bilinçli taksir hükmünden sorumlu tutulup tutulmayacağı ile ilgili Yargıtay içtihadına atıf yapmak suretiyle kısaca incelenecektir.
II. Bilinçli Taksir Hakkında Kısa Genel Bilgi
Basit taksir; hareketin bilerek ve istenerek yapılmasını, ancak doğması istenmeyen neticenin öngörülmemesine bağlanan ceza sorumluluğunu kapsar. Bilinçli taksir ise; failin isteyerek yaptığı hareketten istemediği, fakat öngördüğü/öngördüğünün belirlendiği, ama engel olamadığı neticeye ulaşmasına neden olan her türlü dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış olarak tanımlanabilir[1]. Burada geçen “engel olamadığı” ibaresi “engel olmadığı” biçiminde tespit edilirse, bu durumda olası kastın varlığı gündeme gelebilecektir.
Taksirli suçlarda failin ceza sorumluluğuna gidilmesinin nedeni, öngörülebilecek bir neticeyi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketi dolayısıyla öngörememesinden kaynaklanmaktadır. Gerekli dikkat ve özen gösterilse, tedbir alınsa, kurallara riayet edilse veya meslek ve sanatta acemilik gösterilmese idi, yasal tanımda yer alan bir unsurun gerçekleşebileceği öngörülebildiği takdirde, fiilin taksirle işlendiği kabul edilecektir[2]. Failin öngörememesinin kusurlu olduğu durumda gündeme gelen adi/basit taksir, sonucun fail tarafından öngörülmesi halinde yerini bilinçli/şuurlu taksire bırakır.
Fail, neticeyi öngörmesine rağmen gerçekleşmesini istememiş de olabilir. Bu durumda failin, “bilinçli taksir” ile hareket ettiği ve bu derecede cezalandırılacağı ileri sürülmektedir.
Bilinçli taksirin tanımına 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.22/3’de yer verilmiştir. Buna göre; “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır”. Hükümde öne çıkan iki husus; failin eylemi sonucu oluşabilecek neticeyi öngörmesi, ancak vuku bulmasını istememesidir. Neticenin gerçekleşebileceğini öngören, ancak bunun olmamasını isteyen bir kimseden bahsedebilmemiz için, bu kimsenin öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğine ilişkin bir güveninin veya inancının bulunması gerekir[3]. Elbette hakimin, failin bu inançta olduğunu anlayabilmesi için somut olayın koşullarına ilişkin kabul edilebilir bir bilgisizliğinin nedeniyle neticenin gerçekleşmeyeceğine inandığını gösteren veriler bulunmalıdır. Diğer bir ifadeyle; neticenin istenmediğine yönelik, somut olayın gerçekleşme koşullarına uygun düşmeyen iddialar kabul görmeyecektir[4].
III. Konu ile İlgili Yargıtay İçtihadı
Yargı kararları, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’ne aittir.
Tarih sırasına göre yer vermek gerekirse, Yargıtay 12. Ceza Dairesi 25.02.2013 tarihli, 2012/10797 E. ve 2013/4200 K. sayılı kararında; “Olaydan yaklaşık 1 saat 20 dakika sonra yapılan ölçümde 0,14 promil alkollü olduğu tespit edilen sanığın, kandaki alkol düzeyinin bir saatte ortalama 0,15 promil gram azaldığı tıbben bilindiğine göre, olay anında yaklaşık 34 promil alkollü olacağı, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde ... kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, olay anında yaklaşık 34 promil alkollü olan sanık hakkında böyle bir tespit........© Hukuki Haber





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein