SİLAHLI ÖRGÜT SUÇLARINDA SORUŞTURMA VE DELİL DEĞERLENDİRME
Silahlı örgüt suçları Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen soruşturulur. Takibi şikâyete bağlı değildir. Cumhuriyet savcısı şikâyet, ihbar veya başka bir suretle suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrendiği anda gerekli araştırma ve delil toplama sürecini tamamlayarak kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte delil elde ederse iddianame düzenler. Ön ödeme, seri muhakeme, uzlaştırma veya basit yargılama kapsamında bulunmamaktadır.
Kolluk vasıtasıyla araştırma yapan Cumhuriyet savcısının, “yapılacak her türlü araştırma ve araştırma usulüne ilişkin önceden kendisine bilgi verilip alınacak talimata göre hareket edilmesi ve tüm işlemlerin gizlilik kurallarına uygun olarak yapılması” yönünde kolluğa kesin emir vermesi, bilhassa çok sayıda şüpheli hakkında işlem yapılan soruşturmalar kapsamında haklarında iletişimin denetlenmesi veya teknik araçlarla izleme tedbirlerinin uygulandığı kişileri ve tedbir sürelerini hataya düşmeksizin takip edebileceği bir sistem oluşturması, iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanmasını sık sık yerinde denetlemesi, belirli aralıklarla bu tedbirden elde edilen verilere ilişkin yazılı döküm isteyip inceleme yapması, sözlü izahat istemesi, soruşturma kapsamında uygulanan tedbirlerden elde edilen verilere göre yapılan ara operasyonlara ilişkin evrakı denetlemesi, toplanan delillere göre devam edecek işlemlere ilişkin talimat vermesi, soruşturma operasyon (arama/yakalama) aşamasına geldiğinde kolluğun bu yöndeki talebini doğrudan onaylamaması, toplanan tüm delillere dair yazılı sunum ve sözlü izahat aldıktan sonra arama/yakalama tedbirlerine maruz kılacağı şüphelileri bizzat belirlemesi gerekir[1].
Soruşturma kapsamında uygulanması düşünülen iletişimin denetlenmesi, teknik araçla izleme, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi vb. tedbirler, yasal şartların varlığı saptandıktan sonra uygulanmalıdır. Operasyon ya da karar aşamasında da uygulanan koruma tedbirlerine ilişkin yasal şartlar tekrar değerlendirmeye tabi tutulmalı, bu tedbirlerden elde edilen verilerin soruşturmaya konu suçlar açısından delil niteliği taşıyıp taşımadığı belirlendikten sonra adli işlemlere devam olunmalı, koruma tedbirlerinden elde edilen verilerin herhangi bir suç açısından delil niteliği taşımadığı durumlarda kesinlikle o suça ilişkin muhakeme işlemlerinde bu verilere dayanılmamalı, bilhassa gözaltı ve tutuklama gibi hürriyeti kısıtlayıcı tedbirlere başvurulmamalıdır[2].
Silahlı örgüt suçlarında tanık ifadeleri çok önemli bir delil olup maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tanıkların tespiti, dinlenmesi ve tanık ifadeleri üzerinden çelişkilerin giderilerek şüphenin aydınlatılması çok önemlidir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; Sanık hakkında mahkûmiyete esas alınan delillerin tanık beyanları olması karşısında; sanığın silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin kamuoyunca da bilinen operasyonel eylemlerinden sonra örgütsel faaliyetinin olup olmadığının tespiti amacıyla ifade veren tanıkların ayrı ayrı dinlenilmesi, beyanlarının açıklattırılıp beyanlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve hangi beyana neden üstünlük tanındığının tartışılması, ayrıca UYAP’ta oluşturulan örgütlü suçlar bilgi bankasında sanık hakkında bilgi ve beyan olup olmadığı araştırılarak varsa beyanların aslı veya onaylı suretlerinin dosya kapsamına alınması, gerekirse ilgili şahısların tanık olarak dinlenmelerinden sonra sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir[3].
Yargıtay’ın maddi gerçeğin araştırılmasına yönelik aynı doğrultudaki bir diğer kararında şöyle denilmektedir; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih ve 2017/16-956 E., 2017/970 K. sayılı kararıyla onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih ve 2015/3 E., 2017/3 K. sayılı kararıyla Anayasa Mahkemesinin F…başvurusuna ilişkin 04.06.2020 tarih ve 2018/15231 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere; ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatıyla bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını ortaya koyan bir delil olacağında şüphe bulunmamakla birlikte, savunmasında ByLock kullanıcısı olmadığını bildiren sanığın örgütsel konumunun ve örgütsel faaliyetlerinin tespiti bakımından ByLock tespit ve değerlendirme tutanaklarında ekleyen, eklenen ve irtibatlı bulunduğu kişiler olarak gözüken şahıslar hakkında soruşturma yahut kovuşturma bulunup bulunmadığı araştırılarak, varsa sanık ile ilgili aşama beyanlarının dosyaya getirtilmesi, UYAP'ta bulunan örgütlü suçlar bilgi havuzunda sanık hakkında başkaca bir beyan yahut delil bulunup bulunmadığı araştırılarak bulunması halinde ifade tutanaklarının 5271 sayılı CMK m. 217 uyarınca duruşmada okunup tartışılması, tespit halinde beyan sahiplerinin tanık sıfatıyla usulüne uygun şekilde dinlenmelerinden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması, kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmektedir[4].
Soruşturma kapsamında toplanan delillerin yeterli şüpheyi oluşturduğu ve işin mahiyeti gereği ya da yasal sınırlar uyarınca başkaca delil toplama faaliyetine gerek/imkân kalmadığı anlaşıldığında, şüphelilerin yakalanmaları ve suç delillerin ele geçirilmesi amacıyla operasyon aşamasına geçilmelidir. Operasyon aşamasından önce toplanan deliller her bir şüpheli açısından tekrar değerlendirilmeli, mevzuata göre arama ve yakalama tedbirlerine maruz kalması uygun olan şüpheliler belirlenmeli, uygulanacak tedbirlere ilişkin adli kararlar hazırlanmalı ya da karar verilmek üzere sulh ceza hâkimliğinden talepte bulunulmalı, yetki alanı dışında bulunan şüpheli varsa da yakalanması ile somut olayın özelliklerine göre maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla konutunun veya iş yerinin aranması amacıyla yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazılmalıdır[5].
Ceza yargılamasında, medenî yargılamadan farklı olarak, şeklî gerçekle yetinilmeyip maddi gerçek araştırılır. Ceza yargılamasının amacı hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş delillerle, her türlü şüpheden arınmış bir şekilde maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçeğe ulaşmada hayatın olağan akışına uygun olan akla ve mantığa uygun yöntemlerle hareket edilmesi gerekir. Gerçek, her türlü kuşku ve baskıdan uzak, rasyonel ve somut olayın özelliklerine uygun bir değerlendirilmeden ortaya çıkarılmalıdır. Kolluk görevlilerinin veya müştekinin beyanlarına dayalı kurgular üzerinden hüküm kurulması ceza yargılamasının amacına aykırılık oluşturmaktadır. Ceza hukukunun temel ilkesi olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” gereğince ceza yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez. Sanık hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi gerekir[6]. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanığın anne ve babasına ait Bank Asya nezdindeki ortak hesap hareketlerinin, "suç ve cezaların şahsiliği ilkesi" gereğince atılı suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi, kanuna aykırı, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmiştir”[7].
Bankaya para yatırma tek başına delil oluşturmamakta olup somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılması şarttır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; silahlı terör örgütü FETÖ/PDY'nin kamuoyunca bilinen operasyonel eylemlerinden sonra kayda değer bir örgütsel faaliyeti tespit edilemeyen ve 06/02/2014 tarihinde Vakıflar Bankasından çektiği kredinin bir kısmını aynı gün Bank Asya’daki kredi kartı borçlarını ödemek için yatırdığını bildiren sanığın, savunmasının aksine başkaca delil edilememiş olması karşısında atılı suçtan beraatı yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, kanuna aykırılık oluşturmaktadır[8].
Yargılama aşamasında ortaya çıkan delillerin duruşmada okunup taraflara bir diyeceklerinin olup olmadığının sorulması gerekir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; "ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları[9] tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dâhil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı''nın kabul edildiği dikkate alınarak, atılı suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte........
© Hukuki Haber
