Bitmeyen Ayrılıklar: Geç Modern Kadınlıkta Boşanmanın Kötüye Kullanımı ve Ahlaki Çöküntü
Giriş: Modern Boşanmanın Yeni Yüzü
Geleneksel toplumlardan modern topluma geçişte evlilik kurumunun aldığı yaralardan biri de hiç şüphesiz boşanma olgusudur. Önceleri toplumsal baskılar ve hukuki sınırlamalarla ket vurulduğu söylenen boşanma, günümüzde bir hak olarak nitelenmektedir. Ne var ki hak, her zaman adaletle eşanlamlı değildir. Hele ki geç modern bireyin kimlik krizleri ve narsistik eğilimleriyle iç içe geçmiş bir duygusal çöküntü zemininde, boşanma sadece ayrılığı değil, iktidar oyunlarını da içinde barındıran bir düzleme dönüşmektedir. ¹
Bugün boşanma, sadece evlilik ilişkisinin sona ermesiyle değil; boşanmayı da sonlandıramama, süreci sürüncemede bırakma, bir tür duygusal rehin alma biçimiyle karşımıza çıkıyor. Üstelik bu tablo yalnızca ekonomik zorluklar veya duygusal bağımlılıkla açıklanamaz. Bazen, boşanma sürecini uzatan taraf, maddi olarak güçlü, toplumsal konumu yerinde, sembolik prestijini kaybetmemek adına süreci bilinçli olarak manipüle eden biridir. Ve çoğu zaman bu birey bir kadındır.
I. Boşan(a)mayan Kadın: Bir Tipoloji
Burada mesele, bir kadının boşanmak istememesi değil; boşanmayı kabul etmiş görünmesine rağmen onu her aşamada geciktirmesi, tıkanıklıklar yaratması, hukuku keyfî şekilde araçsallaştırmasıdır. Bu birey, evliliğin bitişine değil; karşı tarafın özgürlüğüne direnmektedir. Ve bu direnç duygusal bir zayıflıktan değil, çoğu kez güdülenmiş bir iktidar fantezisinden beslenmektedir.
Bu kadın tipi:
Protokol denilen müzakere zeminini tek taraflı ve baskıcı tavrıyla ve mahkemeyi bir kart olarak öne sürerek baltalar.
Süreç içerisinde gelinen noktada ciddi bir kar elde ederek erkeği dize getirdiğini düşünür.
Bu psikolojik harp sonucunda protokole “tamam” der ama ertesi gün paranın dosya kesinleşmeden yatırılmasını ister. Bu bir aile hukukçusu için gülünç bir durumdur ve izah-ı kabil değildir. Hatta kötü niyetli bir okuma ile bir nevi aldatmaca ve şantajdan ibarettir.
Bunu çözmeye çalışan erkek tarafı maddi meblağın güvenilir bir üçüncü şahsa yahut bir banka hesabına bırakılmasını teklif eder ancak kadın tarafı bu teklifi de reddeder; çünkü mesele güven değil, kontroldür.
Tüm bunlara rağmen kadın bu kadar zulme layık gördüğü erkeğin halen soyadını kullanmayı sürdürür, boşanma aşamasında olduğunu bir sır gibi saklar; çünkü o soyadı ve evlilik statüsü artık bir aidiyet değil, bir varlık göstergesidir.
Burada mesele sadece boşanamamak değil, boşatmamak; bir tür psikolojik tahakküm uygulayarak karşı tarafın hayatına musallat olmaktır. Neyse ki toplumumuzda halen bu tipolojiyi görüp tespitini yapabilecek ve notunu verebilecek akl-ı selim insanlar vardır ancak bu tipolojiye maruz kalan ve bu istismar neticesinde kendini ifade etmekten aciz duruma düşürülen, haklarını kullanmak noktasında hukuki destekten yoksun birçok insanın varlığını nazar-ı itibara aldığımızda mevcut paradigmanın oluşturduğu sessiz çığlık önümüzde ciddi bir toplumsal sorun olarak durmaktadır.
II. Sosyolojik Arka Plan: Kırılgan Kadından Yüzsüz Fail’e
Modern feminist kuramların kısmen haklı olarak........
© Hukuki Haber
