Kişinin, Karşı Tarafla Yapmış Olduğu Telefon Görüşmesini Kayda Almasının, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçu Kapsamında Kısa Bir İncelemesi
Haberleşme, sosyal bir varlık olan insan için vazgeçilmezdir. Anayasamızın 22. maddesinin birinci fıkrasına göre herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir ve haberleşmenin gizliliği esastır. Anayasal güvence altına alınan haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi ceza kanunumuzda “suç” olarak sayılmış ve yaptırım altına alınmıştır. Bu kapsamda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan 132. maddesinde Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Haberleşmenin gizliliğini ihlal” kenar başlıklı 132. maddesi şu şekildedir:
Madde 132- (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Maddenin gerekçesinde;
“Madde metninde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğrenilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle yapıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir. Haberleşmenin gizliliğinin sadece dinlemek veya okumak suretiyle ihlâl edilmesi, bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Ancak, bu gizlilik ihlâlinin, haberleşme içeriklerinin yani konuşulanların veya yazılanların kayda alınması suretiyle yapılması, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Örneğin telefon konuşmalarının ses kayıt cihazıyla kayda alınması hâlinde, suçun bu nitelikli hâli gerçekleşmektedir. Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin belli bir suça ilişkin soruşturma kapsamında Anayasa ve kanunların belirlediği koşullar çerçevesinde öğrenilmesinin veya kayda alınmasının hukuka uygun olduğu muhakkaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Haberleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Fıkra metninde bu ifşanın hukuka aykırı olması açıkça vurgulanmıştır. Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, henüz soruşturma aşamasında iken, kişiler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâlinde, bu suç oluşacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, kişinin kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa etmek suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlâl etmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dışında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, mektubun gönderenin bilgisi ve rızası dışında alenen okunması, başkaları tarafından okunmasını temin için bir yere asılması veya basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, söz konusu suç oluşacaktır...” açıklaması yapılmıştır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere 5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini ifşa ve kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini ifşa olmak üzere anılan suçun üç ayrı görünümü düzenlenmiştir. İşte bu makalemizde de kişinin, karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini kayda alması özelinde TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan “Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa etme” suçuna kısa bir bakış yapmaya çalışacağız.
Akıllı telefonlar, sunduğu teknolojik imkânlar nedeniyle artık günümüzde vazgeçilmezimiz hâline geldi. Akıllı telefonların bizlere sunduğu imkânlardan biri de karşı tarafla yapmış olduğumuz telefon görüşmelerini kaydetme kolaylığı sağlayan uygulamalardır. Peki, karşı tarafla yapmış olduğumuz telefon görüşmesini kaydetmek, bu kayıtları farklı amaçlarla kullanmak hukuki açıdan bizlere ne gibi sorunlar yaratabilir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki kişinin, karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini “sadece kaydetmesi” Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçu için yeterli değildir. Kanun koyucu tarafından yasaklanan eylem, kaydın, karşı tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa edilmesidir. Telefon görüşmesini sadece kayda almak, diğer şartların da varlığı hâlinde suça teşebbüse konu olabilir. Ayrıca 5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde yaptırım altına alınan Özel Hayatın Gizliliğini İhlal suçuna konu olabilir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 16/02/2015 tarih ve 2014/22867 Esas, 2015/2626 Karar sayılı ilamı da şu şekildedir; “…Sanığın, katılanlarla yaptığı telefon görüşmelerini kaydetme eyleminde, sanığın konuşmaların tarafı olması nedeniyle TCK'nın 133/1-3. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ve aynı Kanunun 132/1-2. cümlesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği, ancak eylemin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir ise de; konuşma içeriklerinin taraflar arasında görülen hukuk davasına ilişkin olduğu dikkate alındığında, konuşma içeriklerinin, özel hayat kapsamında değerlendirilebilecek, katılanların başkalarının duymasını ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına dair kayıt niteliğinde olmadığı, bu itibarla katılanların özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.”
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK 132/3) Suçunun Faili
5237 sayılı TCK’nın 37/1 maddesine göre, suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK’nın 132. maddesinin 3. fıkrasında yaptırım altına alınan Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçunun faili, haberleşmenin tarafı olan ve karşı tarafla yapmış olduğu telefon görüşmesini kayda alıp bu kaydı, karşı tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişidir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 22/09/2014 tarih ve 2014/1712 Esas, 2014/18278 Karar sayılı ilamı da şu şekildedir; “…sanığın, bir süre duygusal arkadaşlık yaşadığı katılan ile birliktelikleri döneminde yaptığı özel bir telefon konuşmasını, katılanın rızası olmaksızın cep telefonuyla kaydederek, bilahare konuşma kaydını arkadaşı Fadime'ye göndermek suretiyle ifşa ettiği olayda; TCK'nın 132/2. maddesindeki suçun failinin haberleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi veya kişiler olması gerektiği, sanığın, tarafı olduğu haberleşmenin içeriğini açıklaması nedeniyle, eylemin TCK'nın 132/3.maddesine uyan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu........© Hukuki Haber
