menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SİT ALANINDAN ÇIKARMA VE SİT DERECESİ DÜŞÜRME (YARGI KARARLARIYLA)

10 12
19.07.2025

1. SİT Statüsünün Mülkiyet Hakkı Üzerindeki Etkisi

SİT statüsü, taşınmazların doğal, kültürel veya tarihî özelliklerini korumak amacıyla uygulanan idari bir sınırlamadır. Bu statü, taşınmaz üzerindeki yapılaşma hakkını kısıtladığı gibi, malikin tasarruf yetkilerini de önemli ölçüde sınırlar. SİT kararıyla birlikte, yapı ruhsatı alınamamakta, imar uygulamaları durdurulmakta ve taşınmazın ekonomik değeri ciddi şekilde azalmaktadır.

Ancak uygulamada, bazı SİT kararlarının yeterli bilimsel temele dayanmadan alındığı, taşınmazın güncel durumunu yansıtmadığı veya uzun süredir güncellenmediği görülmektedir. Bu durum, taşınmaz malikini belirsizlik içinde bırakmakta ve mülkiyet hakkının etkili şekilde kullanılmasını engellemektedir.

Kamu yararı gözetilerek yapılan koruma faaliyetleri elbette önemlidir. Ancak bu koruma, somut verilere dayanmalı ve bireyin mülkiyet hakkını tamamen ortadan kaldıracak şekilde uygulanmamalıdır. Aksi hâlde, anayasal güvence altındaki temel haklardan biri olan mülkiyet hakkı zedelenmiş olur.

Bu çalışmada, SİT kararlarının yasal dayanakları, türleri, statü değişikliği için izlenmesi gereken yollar ve bu konuda verilmiş yargı kararları ele alınacaktır.

2. SİT Nedir? Türleri ve Sınıflandırma Kriterleri

SİT, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması amacıyla getirilen sınırlamalı bir statüdür. Bu statü, ilgili taşınmazın tarihî, kültürel, arkeolojik veya doğal niteliklerine göre belirlenir ve taşınmazın kullanım hakkını önemli ölçüde etkiler. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 2012 tarihli “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” bu alandaki temel düzenlemeleri oluşturur.

Sit alanları, taşınmazın taşıdığı niteliğe göre dört ana gruba ayrılır:

a) Doğal Sit Alanları

Doğal sit alanları, ekolojik ve jeolojik yapısı itibarıyla korunması gereken alanlardır. 01.07.2022 tarihli ve 113 sayılı İlke Kararı ile bu alanlar üçe ayrılmıştır:

Kesin Korunacak Hassas Alanlar: Yapılaşma ve madencilik faaliyetleri tamamen yasaktır.

Nitelikli Doğal Koruma Alanları: Sınırlı insan faaliyetine izin verilir.

Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları: Düşük yoğunluklu kullanım mümkündür.

Danıştay içtihatlarında da doğal sit derecesinin belirlenmesinde bilimsel araştırmaların önemi vurgulanmıştır.
Örnek:
Danıştay 14. D., E. 2011/9035, K. 2013/1698, T. 12.3.2013

“Doğal sit özelliğinin devam edip etmediği yönünde bilimsel esaslara dayalı değerlendirme yapılmadan verilen kararlar eksik incelemeye dayalıdır.”

b) Arkeolojik Sit Alanları

Arkeolojik sit alanları, eski uygarlıklara ait kalıntıların bulunduğu bölgelerdir. Üç dereceye ayrılır:

1. Derece: Yapılaşmaya kesin olarak izin verilmez.

2. Derece: Koruma ağırlıklıdır, kısıtlı kullanım mümkündür.

3. Derece: Kontrollü yapılaşmaya imkân tanınabilir.

Danıştay uygulaması, arkeolojik sit alanlarında da somut bulgulara ve alanın niteliğine göre derecelendirme yapılması gerektiğini belirtmektedir.
Örnek:
Danıştay 14. D., E. 2014/100, K. 2016/774, T. 10.2.2016

“Tapınakla ilgisi bulunmayan, uzak mesafede ve yapılaşma açısından farklılık gösteren taşınmazların 3. derece arkeolojik sit alanı kapsamından çıkarılması hukuka uygundur.”

c) Kentsel Sit Alanları

Kentsel sit alanları, belirli bir dönemin mimari ve estetik özelliklerini taşıyan yerleşim alanlarıdır. Bireysel yapıların değil, bütünlük oluşturan kentsel dokunun korunması esastır. Bu alanlarda koruma planları doğrultusunda sınırlı yapılaşma mümkündür.

d) Tarihî Sit Alanları

Tarihî olayların gerçekleştiği, millî veya askerî tarih bakımından önemi olan alanlardır. Koruma gerekçesi, taşınmazın fiziksel özelliklerinden çok, tarihsel anlamına dayanır.

Sınıflandırma Kriterlerinin Hukuki Önemi

Sit sınıflandırmaları yalnızca tanımsal olarak değil, uygulamada koruma düzeyini ve mülkiyet üzerindeki sınırlamaları doğrudan belirlemektedir. Bu nedenle, sınıflandırma yapılırken:

• Bilimsel raporlar,

• Alanın fiilî durumu,

• Tarihî veya doğal nitelikler,

• Önceki yapılaşmalar dikkate alınmalıdır.

Örnek:
Danıştay 14. D., E. 2011/6211, K. 2013/1066, T. 19.2.2013

“Sit alanından çıkarma mümkün değilse derecenin düşürülmesi talebi de değerlendirilmelidir. Bilimsel temelden yoksun ret kararı hukuka aykırıdır.”

3. SİT Statüsünün Gözden Geçirilmesi Süreci: Başvuru Usulü ve Yönetimsel Aşamalar

Bir taşınmazın SİT statüsünde değişiklik yapılabilmesi için, idari başvuru süreci doğru biçimde işletilmeli ve başvuru, mevzuatta belirtilen kurullara yönlendirilmelidir. Bu süreçte esas olan, taşınmazın mevcut durumu ile sit niteliği arasında bilimsel temelli bir değerlendirme yapılmasıdır. Bu değerlendirme, başvurucunun talebi üzerine yetkili idarelerce yürütülmektedir.

3.1. Başvuru Makamı ve Süreç

Sit statüsünün kaldırılması, değiştirilmesi veya sit derecesinin düşürülmesi talepleri için başvuru süreci, taşınmazın niteliğine göre iki ayrı kurum üzerinden yürütülür:

Doğal sit alanlarında: Başvuru, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü aracılığıyla yapılır. Başvuru dosyası, Tabiat Varlıklarını Koruma Şube Müdürlüğü tarafından incelenerek Bölge Komisyonu’na sunulur. Nihai karar, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından verilir.

Arkeolojik, tarihî ve kentsel sit alanlarında: Başvuru, Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na iletilmek üzere Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü aracılığıyla yapılır.

Bu süreçte, başvuruya ek olarak ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu, jeolojik etütler, tapu belgeleri, imar durumu gibi teknik belgelerin irdelenmesi gereklidir.

- Danıştay 14. D., E. 2016/3527, K. 2017/272, T. 24.1.2017

“Doğal sit alanından çıkarma başvurusu, üniversitelerin ilgili bölümlerinden uzmanlardan oluşturulmuş bir bilirkişi heyeti ile değerlendirilmelidir. Bilimsel temele dayalı rapor, kararın isabetli olup olmadığını belirlemede asli unsurdur.”

3.2. Kurulların Yetki ve Görev Dağılımı

Başvuru sürecinde yetki karmaşası yaşanmaması adına, işlemin yetkili merci tarafından tesis edilip edilmediği dikkatle incelenmelidir. Zira uygulamada, kurul müdürlükleri tarafından doğrudan işlem tesis edilmesi nedeniyle yetki yönünden hukuka aykırı kararlarla karşılaşılmaktadır.

- Danıştay 14. D., E. 2018/838, K. 2018/3247, T. 2.5.2018

“Taşınmazın sit alanından çıkarılması istemi, kurul müdürlüğü tarafından değil, kurulun kendisi tarafından değerlendirilmelidir. Müdürlük tarafından doğrudan işlem tesis edilmesi yetki yönünden sakattır.”

- Danıştay 14. D., E. 2011/1969, K. 2013/637, T. 6.2.2013

“Başvurunun, kurul müdürlüğü tarafından doğrudan reddi yetki aşımı oluşturur. Kurulun karar vermesi gerekir.”

3.3. Bilimsel Gerekçelendirme ve Raporun Rolü

Başvuruların değerlendirilmesinde yalnızca taşınmazın fiziki durumu değil; doğal yapısı, ekolojik değeri, kültürel katmanı, önceki tescil kararlarının dayanakları gibi unsurlar da dikkate alınır. Bu nedenle sunulan bilimsel raporun:

• Yetkin kurumlarca hazırlanmış olması,

• Saha çalışmasına dayanması,

• Mevsimsel gözlem periyotlarını içermesi,

• Alanın güncel durumunu belgelemesi gerekir.

- İstanbul 12. İdare Mahkemesi, 2021/2298 E., 2023/930 K. (Sedef Adası)
- İstanbul 12. İdare Mahkemesi, 2021/2297 E., 2023/929 K. (Kaşık Adası)

“Koruma statüsü........

© Hukuki Haber