menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SENDİKAL EYLEME KATILAN KAMU GÖREVLİLERİNİN HAKLARINI KORUYAN ÖNEMLİ YARGI KARARLARI

8 3
03.07.2025

Kamu görevlilerinin toplu eylem ve sendikal faaliyet hakkı, başta uluslararası insan hakları sözleşmeleri olmak üzere, Anayasa ve ulusal yargı kararları ile hukuken güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 51 ila 54. maddelerinde yer verilen bu haklar, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ile Avrupa Sosyal Şartı gibi uluslararası belgelerle desteklenmekte; bu belgelerde yer alan güvenceler ve ilgili denetim organlarının içtihatları, anayasal düzenlemelerin yorumlanmasında dikkate alınması gereken önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 18. maddesinin birinci fıkrasında, kamu görevlilerinin iş saatleri dışında ya da işverenin izniyle iş saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmaları nedeniyle herhangi bir ayrımcılığa uğramayacakları ve görevlerine son verilemeyeceği açıkça hüküm altına alınmıştır. Benzer biçimde, T.C. Başbakanlığının 1999/44 sayılı Genelgesi de, sendikal çalışmalara katılan sendika yöneticileri ve üyelerine disiplin cezası verilmemesi gerektiğini düzenlemektedir. Bu yasal ve anayasal güvencelere rağmen, sendikal faaliyetler nedeniyle kamu görevlileri hakkında disiplin veya idarî işlem yapılması hâlinde, bu durumun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesi kapsamında suç teşkil edebileceği de yasa koyucu tarafından öngörülmüştür.

Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kamu görevlilerinin sendikal faaliyetler kapsamında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle cezalandırılmasını ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı yönünden hak ihlali olarak değerlendiren kararlar vermiştir. Danıştay da yerleşik içtihatlarında, sendikal faaliyet kapsamında göreve gelinmemesi fiilini geçerli bir mazeret olarak kabul etmektedir.

Tüm bu düzenleme ve içtihatlar birlikte değerlendirildiğinde, kamu görevlilerinin sendikal haklarının yalnızca teorik değil, uygulamada da etkin biçimde korunması gerektiği açıktır. Bu bağlamda, sendikal faaliyetlere katılım nedeniyle kamu görevlilerine yönelik herhangi bir cezai, idarî veya disiplinî yaptırım uygulanması, yalnızca bireysel haklara değil, aynı zamanda demokratik toplum düzenine de zarar vermektedir.

Kamu görevlilerinin sendikal haklarına ilişkin hukuki güvencelerin yalnızca normatif düzeyde kalmadığını, iç hukuk ve uluslararası hukukta yargı organlarınca nasıl somutlaştırıldığını ortaya koymak amacıyla, aşağıda Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Danıştay ve diğer uluslararası yargı ve denetim organları tarafından verilmiş önemli kararlara yer verilecektir. Ayrıca, farklı ülke yargı mercileri tarafından verilen ve sendikal faaliyetler nedeniyle kamu görevlilerine uygulanan yaptırımları değerlendiren bazı karşılaştırmalı içtihatlara da değinilerek, bu alandaki evrensel eğilimler ve ortak ilkeler ortaya konulacaktır.

Sendikal Haklara İlişkin Yargı Kararlarına Genel Bakış

Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin ortak menfaatlerini savunmak ve temsil edilmek amacıyla kolektif yapılar altında bir araya gelme hakkını ifade eder. Anayasa Mahkemesi de bu özgürlüğü, bireylerin kendi çıkarlarını koruyabilmek için temsil edici nitelikte kolektif bir oluşum oluşturma serbestîsi olarak tanımlamaktadır (AYM, B. No: 2013/8463, 18.09.2014, § 30).

Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluklar halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme olanağı sunar. Sendika hakkı ise, çalışanların hem bireysel hem de ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünü kullanma serbestisini ifade eder. Bu nedenle sendika hakkı, bağımsız bir hak olmaktan ziyade, örgütlenme özgürlüğünün özel bir biçimi veya kapsamı olarak değerlendirilir (Belçika Ulusal Polis Sendikası/Birleşik Krallık, B. No: 4464/70, 27.10.1975, §........

© Hukuki Haber