Küfürbaz Toplum Olduk (2)
Bir zamanlar küfür, stadyumun yüksek duvarları arasında kalır, dışarı taşınca “tribün terbiyesizliği” diye geçiştirilirdi. Artık öyle mi? Küfür, duvarları aştı; sokakları, ekranları, Meclis kürsüsünü, sabah programlarını, gece yarısı Twitter tartışmalarını, hatta yatak odası sohbetlerini işgal etti. Dilimiz yozlaştı, ruhumuz da onunla birlikte.
Geçen hafta bir televizyon programında iki yorumcu birbirine “ulan” diye hitap etti, sunucu gülümsedi, reklam arası verildi. Reyting aldı. Bir başka kanalda evlilik programında gelin adayı, kayınvalidesine dönüp “S. git” dedi, stüdyodaki seyirci alkışladı. Alkışladı, evet. Birkaç yıl öncesine kadar aynı stüdyoda küfür eden kişi kapı dışarı edilirdi; şimdi reyting rekoru kırıyor.
Siyasete bakın. Kürsüde “şerefsiz, haysiyetsiz, alçak” kelimeleri uçuşuyor; dışarıda aynı kelimelerin daha ağırları, daha bayağıları, milyonlarca kez retweet ediliyor.
Oysa Rahmetli Bülent Ecevit, rakibi başka bir siyasetçiyi anarken mutlaka ‘’Sayın’’ ifadesini kullanırdı ki; Ecevit’in bu tavrı bir dönem siyaset dilimize yerleşmişti.
Ecevitİin 70’li yıllardaki Başbakanlığı döneminde, bizim kuşağın gençleri sokaklarda birbirini boğazlıyordu. Türkiye yangın yeri gibiydi. Gergindik yani.
Rahmetli Süleyman Demirel, böyle bir ortamda Başbakan olmuş rakibini eleştirirken bile nezaketi elden bırakmazdı. ‘’Sayın Başbakan’’ demezdi belki ama buna karşın kendi şivesiyle ‘’Hükümatın Başı’’ demekle yetinir. Öfkesini de kızgınlığını da böylesi bir hoşlukla geçiştirirdi.
Siyaseten yasaklı olduğu 80’li yıllarda Demirel’in bir Karadeniz gezisini izlemiştim. Kürsüde o kadar........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein