menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de eğitimin kalkınmaya katkısını artırmak: Zorunlu süre mi, mesleki yönelim mi, ya da her ikisi mi?

20 6
16.10.2025

“Türkiye’de öğrencilerin okula ilgisinin azaldığı, okulu terk oranlarının giderek arttığı bir gerçektir.”

“Zorunlu eğitim süresi uzunluğunun, diğer faktörlerle desteklenmesi koşuluyla, öğrenci ve ülke kalkınması için birçok yönden yararlı sonuçları vardır.”

Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli ile eğitimin kalkınmaya katkısının nasıl artırılabileceğini konuştuk.

Zorunlu eğitim süresinin kısaltılması son günlerde tartışılan konular arasında. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Buna sizce gerek var mı?

Zorunlu eğitim süresinin kısaltılması son günlerde eğitim konusunda çok tartışılan konuların başında yer almaktadır. Konunun bu kadar çok tartışılmasının önemli nedenlerinden birisi zorunlu eğitim süresinin bir ülkenin eğitim politikalarının temel göstergelerinden birisi olmasıdır. Zorunlu eğitim süresi bireylerin eğitim sisteminde geçirdiği minimum yılları ifade eder ve toplumsal eşitlik, ekonomik kalkınma ve demokratikleşme ile doğrudan ilişkilidir. Yapılan birçok araştırmada zorunlu eğitim süresinin uzunluğunun, eğitimin içeriğinin iyi planlanması ve eğitime ayrılan zamanın israf edilmeden etkili kullanılması halinde, ülkelerin gelişme ve kalkınmasına önemli ölçüde katkıda bulunduğu ortaya çıkmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarda süre kısaltmasına gerekçe olarak, eğitim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak çocukların eğitime erişimlerinin kolaylaştığı dolayısıyla okul ortamında uzun süre kalmalarına gerek kalmadığı, çocukların okula ilgisinin azaldığı ileri sürülmektedir. Bunun birçok bakımdan inandırıcı olmadığı açıktır. Nitekim pandemi döneminde de görüldüğü gibi Türkiye’deki mobil iletişim alt yapılarının eksikliği dolayısıyla özellikle dezavantajlı bölgelerdeki birçok çocuk eğitime erişememiş, bazıları eğitime erişmek için evlerinden uzaklarda yüksek yerlere çıkarak sistemlere bağlanabilmişlerdir. Diğer yandan bahse konu eğitim teknolojilerini geliştiren ülkeler bu gerekçe ile zorunlu eğitim sürelerini azaltmaya çalışmazken, eğitim ve bilişim teknolojileri bakımından çoğunlukla bu ülkelerin sistemlerini kullanan Türkiye’nin zorunlu eğitim süresini azaltma çabalarının, ileri sürülen bu gerekçeyle çelişir olduğu açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca eğitimin sosyo psikolojik boyutları da vardır. Çocuklar ve gençlere okullarda sadece bilgi ve beceri öğrenmezler, aynı zamanda sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını da gidererek, birey olarak gelişirler.

Türkiye’de öğrencilerin okula ilgisinin azaldığı, okulu terk oranlarının giderek arttığı bir gerçektir. Çocukların okula ilgi azlığı, birçok değişkenin yanında, özellikle ekonomik koşulların büyük ölçüde ağırlaşması dolayısıyla okula ulaşımın ve okul gereklerinin karşılanmasında karşılaşılan güçlükler ile müfredatların güncel yaşamın gerekleriyle bağdaşmayacak, ilgiyi çekmeyen dogmatik bilgilerle donatılması ve öğrencilerin bu dogmatik bilgileri öğrenmeye zorlanmalarından kaynaklanmaktadır. Hal böyleyken, öğrencilerin okula ilgisinin azlığını ve eğitim teknolojilerinin okul dışından eğitime erişmeyi kolaylaştırdığını ileri sürerek zorunlu eğitim süresini kısaltmaya çalışmak ya ülke gerçeklerinden yeterince haberdar olmamak, ya gerçek sorunlarla yüzleşmekten kaçınmak, ya eğitimin sosyo-psikolojik yanını bilmemek ya da gerçek niyeti gizlemek amacı taşımaktadır.

Zorunlu eğitim süresinin uzun olmasının avantajları var mıdır?

Zorunlu eğitim süresi uzunluğunun, diğer faktörlerle desteklenmesi koşuluyla, öğrenci ve ülke kalkınması için birçok yönden yararlı sonuçları vardır. Dünya Bankası ve OECD çalışmaları, zorunlu eğitim süresinin artmasının, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde iş gücü verimliliğini artırdığı göstermektedir. Ancak bu artış, eğitimin niteliği ile desteklenmediğinde sınırlı etki yaratır. Yani uzun süreli zorunlu eğitimden beklenen yararın sağlanması için sadece süreyi uzatmak yeterli değildir, öğretim kalitesi, müfredat içeriği ve öğretmen niteliği gibi faktörlerinde geliştirilmesi de gerekir.

Yine OECD, PISA verilerine göre, uzun zorunlu eğitim süresine sahip ülkelerin, genellikle daha yüksek ortalama başarı puanlarına sahip oldukları görülüyor. Bununla birlikte bu korelasyon, eğitim sisteminin eşitlikçi yapısı ve erken yaşta yönlendirme politikaları gibi değişkenlerle birlikte bir sonuç vermektedir. Bunun en tipik örneklerinden birisi zorunlu eğitim süresi 9 yıl olan Finlandiya’dır. Zorunlu eğitim süresi Türkiye dahil birçok gelişmiş ülkeden........

© HalkTV