menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Milli Eğitim Akademileri gerçekten bir ihtiyaç mı, yoksa öğretmen yetiştirme sisteminde güç ve kontrol el mi değiştiriyor?

17 0
21.07.2025

“Eğitim sisteminin temel taşı olan öğretmenlik mesleğinin nitelikli biçimde sürdürülebilmesi için öğretmen yetiştirme süreci, bilimsel veriler ışığında, bütüncül bir yaklaşımla yeniden yapılandırılmalıdır.”

“YÖK ve eğitim fakülteleri, süreci yalnızca izleyen değil; öğretmen niteliğini önceleyen, mesleğin saygınlığını savunan ve bu doğrultuda aktif sorumluluk üstlenen kurumlar olmalıdır. Üniversiteler ve eğitim fakülteleri üzerindeki ölü toprağını atmalı; sahip oldukları bilimsel ve toplumsal sorumluluğun gereğini yerine getirerek bu sürece müdahil olmalıdır.”

Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Balyer ile Milli Eğitim Akademilerini ve öğretmen yetiştirme sürecimizi konuştuk.

Milli Eğitim Akademilerini (MEA) gerçekten bir ihtiyaç mı, yoksa öğretmen yetiştirme sisteminde güç ve kontrolün el değiştirmesi mi söz konusu?

Öğretmen Yetiştirme El Değiştiriyor

Milli Eğitim Akademisi (MEA), ilk kez 1993 yılında gerçekleştirilen 14. Millî Eğitim Şûrası'nda eğitim yöneticilerinin mesleki gelişimlerini desteklemek ve eğitim yöneticisi yetiştirmek amacıyla gündeme gelmiştir. O dönemde, pek çok ülkede benzer yapılar başarılı şekilde işletildiği için eğitim bilimciler tarafından desteklenmiş, ülkemizde de böyle bir yapının kurulması gerektiği savunulmuştur. Ancak geçen sürede MEA, bir türlü kuruluş amacına uygun bir yapıya kavuşturulamamıştır. 2024 yılı itibarıyla yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile birlikte MEA yeniden gündeme gelmiş ve bu kez farklı bir amaçla yapılandırılmıştır. ÖMK’nin 26. maddesine göre MEA, şu görevleri üstlenecektir:

Öğretmenlik mesleğine hazırlık eğitimi programlarını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek,

Yönetici yetiştirme programlarını yürütmek,

Öğretmen, yönetici ve diğer personelin kariyer basamaklarında ilerleme ve görevde yükselme süreçlerine yönelik eğitim programları geliştirmek ve uygulamak.

Bu yeni görev tanımı, MEA’nın yalnızca yönetici yetiştirme değil, aynı zamanda öğretmen yetiştirme işlevini de üstlendiğini göstermektedir. Bu durum, mevcut öğretmen yetiştirme sisteminin yapısal olarak değiştirileceği anlamına gelmektedir. MEA’nın yeni yapısı ve görev alanı, kamuoyunda ve akademik çevrelerde çeşitli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Aşağıda bu tartışmalar başlıklar halinde sunulmuştur:

Eğitim Fakültelerinin Dışlanması: 1982 yılından beri öğretmen yetiştirme görevi üniversitelerde, özellikle eğitim fakültelerinde yürütülmektedir. Bu fakülteler uzun yıllar boyunca ciddi bir akademik birikim ve uygulama deneyimi oluşturmuşlardır. Ancak MEA’nın öğretmen yetiştirme görevini devralması, bu birikimin dışlanması ve yok sayılması anlamına gelmektedir.

Uygulamalı Eğitim Eleştirisinin Dayanaksızlığı: Bakanlık, eğitim fakültelerinde uygulama eğitimlerinin yetersiz olduğunu iddia etmektedir. Ancak mevcut sistemde öğretmen adayları, MEB’e bağlı okullarda 144 saatlik uygulama eğitimi almaktadır. Bu yönüyle "uygulama eksikliği" eleştirisi temelsizdir.

Mesleğe Yönelimin Azaltılması ve Atama Baskısının Ötelenmesi: MEA, öğretmen atamalarında yaşanan tıkanıklığı geçici olarak hafifletmeye yönelik bir araç olarak değerlendirilmektedir. Belirsiz ve karmaşık süreçler nedeniyle öğretmen adaylarının bu alana yönelimi azalabilir, böylece sistem üzerindeki baskı azaltılabilir.

İdeolojik Elemeye Açık Bir Sistem Riski: MEA, öğretmen adaylarının uzun süreli gözlemlere tabi tutulması ve ideolojik ölçütlere göre elenmesi gibi riskler içermektedir. Bir dersten başarısız olan adayın akademiden çıkarılması gibi uygulamalar, sürecin nesnelliği ve adaleti açısından ciddi kaygılar yaratmaktadır.

Kurumsal Yetki Çakışması ve Çok Başlılık Riski: MEA’nın öğretmen yetiştirme sürecine dâhil olması, hali hazırda görev yapan Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve yerel MEB birimleri ile yetki ve görev çakışmalarına neden olabilir. Bu durum kurumsal karmaşaya ve işlevsellik sorunlarına yol açabilir.

Nitelikli Kadro Eksikliği ve Unvan Karmaşası: MEA'nın etkili biçimde çalışabilmesi için yeterli sayıda ve nitelikte eğitimciye ihtiyaç vardır. Bu açığın bakanlık personeli ve bazı akademisyenlerle kapatılmaya çalışılması, kaliteyi olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, MEA’da görev alacak uzman ve başöğretmenlerin yetişkin eğitimi konusundaki yeterlilikleri de tartışmalıdır.

Uyum ve Bürokratik Süreçlerin Zorlukları: Yeni bir kurumun kurulması, hem öğretmen adaylarının hem yöneticilerin bu yapıya uyum sürecini zorlaştırabilir. Aynı zamanda bürokratik işlemlerin artması uygulamada gecikmelere ve verimsizliklere yol açabilir.

Yüksek Kuruluş ve Altyapı Maliyetleri: MEA'nın kurulması, ciddi bir maddi kaynak gerektirmektedir. 73 merkez kadrosunun yanı sıra taşra teşkilatlarının oluşturulması ve altyapı yatırımları, bakanlık bütçesi üzerinde büyük bir yük oluşturabilir.

Adaylar İçin Sosyal ve Ekonomik Zorluklar: Öğretmen adaylarının barınma, ulaşım ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı belirsizdir. Özellikle evli ve çocuklu adaylar için bu süreç ciddi yaşam zorlukları doğurabilir. Sağlanacak 23.000 TL civarındaki aylık destek, günümüz ekonomik koşullarında yetersiz kalmaktadır.

Sonuç olarak öğretmen niteliğini artırmak elbette önemlidir; ancak bunun yolu yeni bürokratik yapılar kurmaktan çok mevcut sistemin geliştirilmesidir. YÖK-MEB koordinasyonu sağlanarak, eğitim fakültelerinin kontenjanları ihtiyaca göre düzenlenmeli, öğrenci seçim ölçütleri gözden geçirilmeli, eğitim fakültelerindeki programlar yeniden yapılandırılmalı ve mevcut insan kaynağı ve altyapı daha etkin kullanılmalıdır. Böylece daha bütüncül, sistematik ve rasyonel bir öğretmen yetiştirme reformu gerçekleştirilebilir.

Yılların birikimine rağmen akademisyenlerin sunamadığını MEA neyle sağlayacak?

MEB Öğretmen Yetiştirmede Aktör Olmak İstiyor

1982 yılından itibaren öğretmen yetiştirme görevi üniversitelere devredilmiştir. Bu kapsamda 66 ilde yer alan 97 eğitim fakültesi başta olmak üzere, öğretmen yetiştirmeye kaynaklık eden diğer fakültelerde bu süreç hem teorik hem de uygulamalı boyutlarıyla yürütülmektedir. Bu çerçevede öğretmen eğitimi iki temel model üzerinden yapılandırılmıştır: eşzamanlı model ve ardışık model.

Eşzamanlı modelde, öğretmen adayları üniversite eğitimleri boyunca üç temel alanda ders alırlar: özel alan bilgisi (E-50), öğretmenlik meslek bilgisi (%-30) ve genel kültür dersleri (-20). Bu modelde öğrenciler, mezuniyet yılı olan dördüncü sınıfta Millî Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okullarda yaklaşık 144........

© HalkTV