menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Meslek liseleri neden yıllardır ikinci planda?

19 10
22.07.2025

Meslek Liseleri: Umudu Üreten Okullar

“Tornavida tutan eller, bu ülkenin geleceğini inşa eden ellerdir. Biz ya o elleri destekleyeceğiz… ya da geleceği elimizden kaçıracağız.”

Eğitimci Eser Atakan ile meslek liselerini konuştuk.

Meslek liseleri neden yıllardır ikinci planda?

Bugün burada sadece bir eğitim yöneticisi ya da öğretmen olarak değil; bir meslek lisesi mezunu, bir katsayı mağduru ve bir mücadele tanığı olarak bulunuyorum. Ben o yıllarda üniversiteye yalnızca bir tek lisans tercihi hakkı ile başvuran gençlerden biriyim. Birçok arkadaşım o şansı bile kullanamadı. O dönem bize, “Sen yeterince zeki değilsin” denmedi belki ama “Sen buraya ait değilsin” dendi. Bu sadece bir eğitim politikası yanlışı değildi; bu, binlerce çocuğun hayat rotasının sessizce gasp edilmesiydi. Ve en acısı neydi biliyor musunuz? Biz bunun normal olduğunu düşünmüştük. Çünkü sistem öyle kurulmuştu. Test çözmeyi zekâ, sınav kazanmayı başarı; meslek liselerini ise bir ara durak, bir zorunluluk, bir mecburiyet gibi gösteren bir anlayışla büyüdük. Bugün meslek liseleri hâlâ bu sistemin kıyısında. O yüzden bugün burada yalnızca okulları konuşmayacağız. Hayatları, umutları, emeği ve geleceği konuşacağız. Ve evet, bugün yıl 2025… Birçok olumlu adım atıldı. Mesleki eğitim için yeni projeler hayata geçirildi. Ama hâlâ yolun başındayız. Her şeyden önce, meslek liselerine karşı yıllardır biriken önyargıyı kırmamız gerekiyor. Çünkü mesele sadece bir okul türü değil, bir zihniyet değişimidir. Ve bu değişim olmadan hiçbir reform, hiçbir sistem kökten başarıya ulaşamaz.

Şimdi sorunuza yanıt vereyim.

Çünkü sistem uzun yıllar boyunca başarıyı sadece akademik test sonuçlarına göre ölçtü. Zeki olmak; hızlı okumak, çok soru çözmek, sınav kazanmak gibi dar kalıplarla tanımlandı. Oysa zeka; bir motorun sesinden arızayı anlamaktır, bir dikiş makinesini 30 saniyede söküp takabilmektir, bir kablo hattını okuyabilmek, bir yazılım hatasını sezgiyle fark edebilmektir. Ama bu beceriler, bu yetenekler sistemin gözünde “değer” sayılmadı.

Bu yaklaşımın ilk somut ifadesi 1998 yılında geldi: Katsayı uygulaması… Meslek lisesi öğrencilerine açıkça denildi ki: “Senin yerin üniversite değil. En fazla kendi alanında önlisans.” Bu sadece bir sınav sistemi tercihi değil, bir eşitsizlik ilanıydı. 2009’a kadar süren bu uygulama, meslek liselerinin imajını da, gelecek kapasitesini de sarstı. O dönemde kendi alanlarında tercih yaparlarsa bir miktar ek puan alabiliyorlardı, evet — ama bu hem sınırlıydı hem de adaleti tesis etmeye yetmiyordu. Bu adaletsizliğe karşı ilk ciddi iyileştirme 2011 yılında geldi. MTOK (Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları kontenjanı) sistemi, meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarında lisans programlarına giriş hakkı tanımaya başladı. Ancak bu sistem de yeterince anlatılamadı, sınırlı kontenjanlarla etkisi dar kaldı. Ve 2012 yılında ise son büyük kırılma yaşandı: Ek puan sistemi tamamen kaldırıldı. Artık bir meslek lisesi öğrencisi, kendi alanında dahi olsa lisans programına yerleşirken ek puan avantaj taşımıyordu. Sadece MTOK, o da sınırlı sayıda.

Bu süreç sadece puan eşitsizliği yaratmadı; aynı zamanda ailelerin meslek liselerine olan güvenini sarstı, öğrencilerin umutlarını gölgeledi ve mesleki eğitimi tercih değil mecburiyet gibi gösteren bir algıyı kalıcılaştırdı. Bugün hâlâ bunun yankıları sürüyor. Ve bu algı değişmedikçe ne sistem adil olur, ne de başarı gerçek anlamda çeşitlenir.

Bugün meslek liseleri güçlü mü? Ne üretiyorlar?

Meslek liseleri yıllardır sistemin gölgesinde bırakıldı, ama hiçbir zaman üretimden vazgeçmediler. Pandemi dönemini hatırlayın… Tüm dünya tıbbi malzeme bulamazken bu ülkenin meslek liseleri; dezenfektan, maske, siperlik, tek kullanımlık önlükler, temassız termometreler üretti. Sadece üretmediler; gece gündüz çalıştılar, öğretmenler ve öğrenciler birlikte… Ve o dönem yalnızca kendi ülkesine değil, yurt dışına da solunum cihazı gönderebilecek kapasitede üretim yapan okullarımız oldu. Evet, yanlış duymadınız… Bir meslek lisesi, prototip solunum cihazı yaptı. Yurt dışından dahi talepler geldi. Ve biz bunu hâlâ yeterince konuşmadık.

Deprem zamanı da öyle… Kimi soba yaptı, kimi portatif fırın üretti, kimi konteyner kaynakladı, kimi portatif duş sistemleri tasarladı. Bir okul, 72 saat içinde sahra mutfağı kurdu. Bu, bir eğitim kurumunun ötesinde bir şeydir. Bu, ülkenin kriz gücüdür. Ama meslek liseleri sadece kriz zamanlarında ortaya çıkmadı. Bugün de üretmeye devam ediyorlar. Sadece adı duyulmuyor. Atölyelerde sessizce çalışan o çocuklar; robotik kodlama yapıyor, mobil uygulama geliştiriyor, akıllı tarım sistemleri yazıyor, yapay zekâ ile kontrol edilen devre kartları tasarlıyor.

Üç boyutlu yazıcılarda medikal ekipman üretip, güneş enerjisiyle........

© HalkTV