menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eyy MEB duy bizi!

28 1
06.07.2025

“Eğitim yaşam hakkından sonra gelen en temel insan haklarından biridir. Ülkemiz için her bir çocuğumuz değerlidir. Hiçbir çocuğun önü eğitimde kesilmemeli ve her çocuğa eğitimde hakkaniyet sağlanmalıdır.”

“Aydınlık bir Türkiye için, çocuklarımızın çağdaş ve evrensel bir eğitime ve hayallerine kavuşması için öğretmenler her zaman ki gibi ellerinden geleni fazlasıyla yapacaktır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi yeni nesiller bizim eserimiz olacak. Cumhuriyetin çocuklarını biz aydınlık zihinli öğretmenler yetiştirecektir.”

Eğitimci Gülşah Kahraman ile önemli eğitim problemlerimizi konuştuk.

Merhaba hocam, okurlarımıza kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Merhaba kıymetli hocam, 1986 Ankara doğumluyum. İngilizce ve Fransızca öğretmeniyim. Genel hatlarıyla ilkokul ve ortaokul eğitimim sürecinde Kıbrıs’ta İngiliz Maarif Koleji’ndeydim. Akabinde Türkiye’ye döndüm ve lise eğitimimi Malatya Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Akademik çalışmalarımı Hacettepe ve Gazi Üniversitesinde yürütmekteyim. Özel bir okulda İngilizce öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Okul öncesi hariç fen lisesi de dahil olmak üzere tüm kademelerde görev yaptım.

Hocam öncelikle gündem çok yoğun, yakın bir zamanda LGS ve YKS sınavlarını atlattık. Öncelikle bununla başlayalım isterseniz sizin de öğrencileriniz var, siz bu sınavlar hakkında neler düşünüyorsunuz?

Hocam öncelikle biz bir sınav ülkesiyiz. Milyonlarca öğrenci sınava giriyor. Öyle bir ülke düşünün ki ülkenin neredeyse üçte biri öğrenci. Ya yüksek öğretimde, ya orta öğretimde, ya ilköğretimde, ya okul öncesinde müthiş bir öğrenci potansiyelimiz var artı günden güne de artan yabancı öğrenciler için de bir çekim merkezi haline geldi Türkiye. Dolayısıyla ben bu tür sınavların sadece bir sınav değil, test yayıncılığı, özel ders, koçluk gibi çok yönlü ekonomik bir sektör olduğunu düşünüyorum. Biz bu durumu içselleştirip sınavların da sarmal sistemde olduğunu kabul etmeliyiz o nedenle. Yani sadece son bir yılın değil, en az dört yılın planlanılarak çalışılması gereken bir sistem. Bu sarmal sistemden dolayı bu işin bir disiplini var, öğretmenle adaptasyonu var, bu işin öğretmeninin velisiyle adaptasyonu var, kurumun bir kültürel yapısı var. Yayınların tamamının kullanılması çok önemli. O kadar çok rakibiniz var ki. Seçici sorular çok ön tarafta. Bunun için çok iyi konsantrasyon, özel nefes teknikleri ve tüm soruların özellikle PISA‘da çıkmış soruların çözülmesi gerekiyor. Türkiye son dört yıldır önceki iki milli eğitim bakanından beri çok ciddi anlamda PISA’ya önem veriyor. Ve soruların özellikle üç boyutlu düşünülmesi bu taraftaki düşünce tarzının değişmesi isteniyor. Dünya’ya adapte olabilmek için PISA bir gerçek. Bütün OECD ülkeleri bu ölçme ve değerlendirmeyi kullanıyor. Başka bir şansımız yok. O yüzden çocuklar çok fazla sınav stresi yaşıyor, sınav kalkacak denilmişti ama elbette kalkmadı. Çözüm maalesef sınavı kaldırmak da değil ama bunu söylemekten esef duysam da sadece nitelikli azınlık başarılı olabiliyor. Geri kalanları biraz kaderine teslim etmiş gibi oluyoruz. Çocuklarımız ve dolayısıyla aileleri dar bir dilime girmek için daha çok strese giriyor. O dar dilime girebilecek öğrencilere sunulan nitelikli okul seçenekleri sınırlı olduğu için seçeneksizlik çocuklarda ve ailelerde strese sebep oluyor. Bu durumda -LGS için söylüyorum- yetersiz seçenekleri tercih etmeyecek olan ya da başarılı oldukları halde o dilime giremeyen çocukların ve ailelerinin başlıca iki seçeneği var:

1)Öğrencilerin akademik başarı seviyeleri arasında açık fark olacak olan, akademik anlamda olumlu etkileşim olanağını azaltacak olan adrese dayalı okullar.

2)Özel eğitim kurumları. Dört yıllık yüklü maliyetleri ve ödediklerinin karşılığını alamama ihtimali velilerde, ailesine yüklediği maddi yük ve bu yükün karşılığını verememe ihtimali çocuklarda strese sebep oluyor. Eğitimin, milli ve kamusal olması gerektiğini, eğitim ve öğretim ayaklarından birinin aksamaması gerektiği de cabası.

Öğrencilerin, ailelerin ve eğitim sisteminin durumu budur. Öğrencilerin ilgi ve yetenek alanlarının tespit edildiği, gelişmeye en uygun oldukları alanlarda eğitildikleri, eğitim sürecinde mutlu oldukları gibi meslek yaşamlarında da mutlu olacakları eğitim sistemini ne zaman kuracağız bilmiyorum. Ancak eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan biz öğrencilerimizi sistemin dişlileri içinde kaybetmeye mahkumuz. Topyekun bir iyileştirmeye gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm sınava giren çocuklarımızın yolu açık ve aydınlık olsun.

Hocam eğitimin milli ve kamusal olması gerekliliğine değindiniz. Devlet okulları neden çok önemli?

Hocam eğitim, yaşam hakkından sonra gelen en temel insan haklarından birisidir. Bunu en iyi şekilde, her öğrenciye sağlamak da devletin asli görevidir. Ötelenmesi, gözardı edilmesi ya da başka kurumlara havale edilmesi kabul edilemez. Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa eden ve bugünlere getiren devlet okullarımızdır. Elbette sınırlı sayıdaki yerli ve yabancı kolejlerin de büyük katkısı oldu ama asıl lokomotif Cumhuriyete ışık veren kurumlarımız ve öğretmenlerimizdir. Eğitim adına dünya eğitim literatürüne giren çok başarılı örnekler yarattık, çok başarılı gençler yetiştirdik. Köy enstitüleri, Anadolu liseleri, fen, sosyal bilimler ve öğretmen liseleri ve sanat okulları bunların başarılı örnekleriydi. Günün koşullarına göre revize etme yerine kimini kapattık, kimilerini de tabela okullar haline getirdik. Bugün geldiğimiz nokta “gidilecek okul sayısının yok denecek kadar az” olduğu yönünde. Bence eğitime olan ilginin azalmasının en önemli nedenlerinden birisi de bu. “İsteyerek gidilecek okul da yok, özele gönderecek para da…” Bu cümleyi son yıllarda o kadar sık duymaya başladık ki sağır sultan bile haberdar oldu, ancak MEB, YÖK ve ÖSYM hala duymadı, ya da duymamazlıktan geliyorlar bilemiyorum. İngilizce’de çok sevdiğim bir deyim vardır odadaki fil “the elephant in the room” Odanın ortasında bir fil var ama konu bir türlü oraya gelmiyor. Ortamda herkesin konuşmak gerektiğini bilip, bir türlü açmadığı ana gündem. Servislere ve sınav sektörüne harcadığımız enerjiyi, zamanı ve kaynakları, eğitimi iyileştirmek için harcamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır. Kalite liyakatla sağlanır, liyakat da kaliteyi beraberinde getirir. Her öğrencinin en iyi okullarda, en iyi eğitimi alması gerektiğine canı gönülden inanan ve bu yönde çaba gösteren bakanlara ihtiyacımız var. Milli Eğitim’de, Cumhuriyet’in ilk yılları hariç bırakın parti ve iktidar politikalarını, köklü bir devlet politikamız hiç olmadı. Aynı iktidarlar döneminde bile eğitim, öğretmen yetiştirme ve atama sistemleri sürekli değişti. En önemlisi de tüm bu süreçleri derinden etkileyecek olan seçmen tercihleri arasında eğitim hiçbir zaman ilk 3’e........

© HalkTV