menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tiyatronun sokağa inişi ve ezilenlerin tiyatrosu

16 0
24.08.2025

Tiyatro bazen devasa salonlarda, göz kamaştırıcı dekorların ve teknolojik gösterilerin içinde kendini gösterir. Ama bazen de bütün bu yüklerden kurtulmak ister; en yalın hâline dönüp sokağa iner, meydanlarda, parklarda, hatta bir fabrikanın kapısında seyircisiyle buluşur. Jerzy Grotowski’nin “Yoksul Tiyatro” anlayışının ardından, sokağa çıkmayı yeniden hatırladığımız günlerde sıra Sokak Tiyatrosu ve Ezilenlerin Tiyatrosu’na geldi. Bugün kamusal alandaki tiyatroyu anlamaya çalışalım.

Sokak tiyatrosu, geleneksel tiyatro mekânlarının dışında, kamusal alanlarda ortaya çıkan ve doğrudan halkla etkileşime giren bir tiyatro biçimidir. Seyirci ile oyuncu arasındaki sınırların bulanıklaştığı, hatta kimi zaman ortadan kalktığı bu tiyatro türü, tarihsel süreçte toplumsal muhalefetin ve politik direnişin önemli araçlarından biri olmuştur. Özellikle Augusto Boal’ın geliştirdiği Ezilenlerin Tiyatrosu yaklaşımı, sokak tiyatrosunu yalnızca bir eğlence ya da estetik faaliyet olmaktan çıkararak, toplumsal bilinç yaratma ve değişim sağlama aracı olarak tanımlar.

Sokak tiyatrosu aslında tiyatronun tarihi kadar eskidir. Ancak modern anlamda politik bir araç olarak yeniden doğuşu, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra gerçekleşir. İşçilere devrimi anlatmak, kitleleri harekete geçirmek için meydanlar birer sahneye dönüştürülür.

Politik eksenli tiyatroda başlangıçta “ne söylendiği” önemlidir; “nasıl söylendiği”ne dair estetik kaygılar geri plandadır. Ancak zamanla biçimsel arayışlar artar, beden ve dil kullanımı üzerine teknik çalışmalar yapılmaya başlanır. Kolektif üretim içindeki gruplar, kolay taşınıp kurulabilen dekor, kostüm ve aksesuarlar kullanır. Ayrıca tiyatro binalarının dışında her alanı sahneye dönüştüren bu ekiplerin, olası polis baskınlarından hızlıca uzaklaşabilmek gibi pratik sorunları da vardır.

1968 öğrenci hareketleri sokak tiyatrosu açısından bir dönüm noktasıdır. Bu yıllarda tiyatro, yalnızca bir sahne faaliyeti olmaktan çıkar; halkla iç içe, doğrudan katılımı teşvik eden bir politik araç haline gelir. ABD’de feminist tiyatro sokaklarda görünürlük kazanır; kadınların deneyimlerini sahneye taşıyarak politik ve akademik meşruiyet elde eder. Alternatif tiyatronun seyircileri savaş karşıtları, siyahiler, feministler, hippiler, eşcinseller yani toplumun azınlıkta kalan kesimleridir. Dolayısıyla sahnelenen konular da bu grupların talepleri........

© HalkTV