menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Yeryüzünün bütün karıncaları birleşince" Filler ve karıncalar üzerine bir sahneleme anatomisi

12 0
17.11.2025

Yaşar Kemal’in masal öğeleri taşıyan eserleri, kitap sayfalarından tiyatro sahnelerine taşınıyor. Geçtiğimiz sezon Şehir Tiyatroları’nın sahneye koyduğu ve adaylıklar ile ödüller alan Ağrı Dağı Efsanesi oyunu seyirciyle buluşmaya devam ederken, bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi (CAS), Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı uzun anlatısını sahneye uyarlayarak Filler ve Karıncalar oyunu ile prömiyer yaptı. Oyunun yönetmeni Arzu Gamze Kılınç’ın söylemiyle, eseri “sahnede yeniden kurdu.” Eser, yüzeyde bir hayvanlar masalı gibi görünse de özünde iktidar, zulüm, örgütlenme, dayanışma ve adalet arayışı üzerine kurulu güçlü bir toplumsal alegori.

Yaşar Kemal’in bu eseri, hem geleneksel bir masalın konuşan hayvanlar, evrensel iyilik–kötülük çatışması, soyut zaman-mekân, alegorik yapı gibi motiflerine, hem de bir romanın derinlemesine karakter kurulumları, toplumsal yapı tasviri ve politik alt metinlerine sahiptir.

Aslında bu ikili yapı sahneleme açısından önemli bir avantajlara sahip. Yönetmen, bir yandan masalın görsel ve ritmik özgürlüğüne yaslanabilirken, öte yandan romanın toplumsal gerçekçiliğini ve politik vurgusunu güçlendirebilmekte. Ki bunu sahne üzerinde başarıyla uyguladığı reji fikirleriyle seyircilerin bir kısmı, oyunun bitiminde toplumsal örgütlenmeye dair sloganlar bile atabiliyor.

Karada yaşayan en büyük hayvan olan fil ile kolektif çalışmaları ve sosyal yaşam biçimleriyle bilinen miligramlık karıncanın aynı hikâyede buluşması elbette tesadüf değildir. İktidar ve halkın metaforik okuması için seçilmiş iki türdür. Yaşar Kemal’in karıncaları, Ezop masallarının karıncalarından farklı. Önce milyonlarcası fillerin ayakları altında ezilse de hayatta kalanların yaşayabilmek için fillerle anlaşmasının; köleliğe razı olup daha sonra asimile edilmelerinin; fakat örgütlendiklerinde fil iktidarını yenebilme ihtimallerinin anlatıldığı umutlu bir hikâye. Anlatıda bir de bu ikili arasında haberleşmeyi sağlayan Ulu Kepez adında bir kuş var; karınca dilini de bilen, fil dilini de. Karıncalar ülkesinde bir süre onlarla yer içer, dostça zaman geçirir. Döndüğünde ise artık sultanın en büyük yardımcısıdır Ulu Kepez. Çok tanıdık metaforlar.

Hikâyeyi bilmenizin seyir keyfini bozmayacağını düşünüyorum. Bu efsanede filler ülkesinin sultanı, kıtlığa çare ararken karıncalar ülkesinin bolluğunu duyup oraya saldırır ve milyonlarca karıncayı öldürür. Nesli tükenme tehlikesi yaşayan karıncalar, savaşı durdurması için sultana yalvarır ve karşılığında bir yıl içinde devasa bir saray, mavi elmastan bir taht ve yüz yıllık yiyecek yapmayı kabul ederler. Sultanın tek korkusu, savaş sırasında kaçan bilge ve topal demirci karıncadır.

Savaş bitince karıncalar sarayı yaparken filler, onları kendine bağlamak için okullar ve medya yoluyla bir ideoloji kurar; karıncalara “çok çalışırlarsa fil olabileceklerini” aşılayarak düşünmelerine engel olur. Karıncalar giderek daha çok sömürülür. Karıncalar kendilerini fil zannetmeye başlayıp onlar gibi davranınca filler bu durumdan tedirgin olmaya başlar.

Bir de filleri huzursuz eden, dağlarda saklanan kırmızı sakallı karınca vardır. Yıllarca direnmenin yollarını düşünür ve sonunda bir plan yapar… Sonunu merak edenler ya kitabı okuyacak ya da CAS’ın........

© HalkTV