“Nerede o eski Ramazanlar” hayıflanmasıyla, Ramazan’a erişebilir miyiz?
Dilimizde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir kavramdır “Erişmek.” Varılmak istenen menzili ve bu menzili elde etmek için gösterilen çabayı ifade eder. Ramazan’da “Elde etme fırsatı bahşedilen” ancak nasip edilen kadar erişilen bir lütuftur.
Erişmek, ermek, ermiş olmak, erenlerden olmak işte bu nasibin peşinden koşmaktır. Dilimize pelesenk olmuş “Yine bir Ramazan’a eriştik” söyleminde olduğu gibi, hep bir çabayı gerekli kılan ve bu çabanın karşılığı kadar nasibimize düşen bir iklim...
Her Ramazan’da dilimizden düşmeyen başka bir söylem ise “Nerede o eski Ramazanlar?” serzenişidir. Bu söylem, bir Müslüman’ın varlık sebebi olarak hayatının tam merkezinde olması gereken Ramazanı, eğlence kültürünün eksikliği ile anılan bir hayıflanmaya ve yakınmaya; dolayısıyla İslam’ın en görünür olduğu zamanları, yitirilmiş bir nostaljiye dönüştürüyor.
Oldukça masum görünen bu duygu, Ramazan iklimini zamanın dışına itiyor. Bizleri çepeçevre kuşatan modern seküler dünyanın; dini bir hatıraya dönüştüren, önerdiği hayat tarzıyla onu hayattan kovan ve geçmiş zamanlara özgü bir anıya, bir daha geri gelmesi mümkün olmayan bir anlatıya indirgeyen........
© Haksöz
