menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnkılap Tarihi derslerini tartışmaya açan ‘Müslüman zihnin’ dayanılmaz hafifliği

9 0
24.03.2025

Modern ulus devletle birlikte, eğitim devletin kontrolü altına alındı. Eğitimle birlikte ise diğer önemli sacayakları olan yargı, zorunlu askerlik ve vergi. Eğitimin devlet kontrolü altına alınması sadece eğitimin kim tarafından verileceğiyle ilgili bir mesele değildi. Bu aynı zamanda verilecek eğitimin içeriğinin, hedef ve amaçlarının ve hatta biçiminin de kim tarafından verilmesi ile ilgili bir egemenlik belirlenimi anlamına geliyordu. Dinin yerine ikame edilen yeni ‘devlet’ için tebaanın eğitilerek vatandaş (CHP familyasının ifadesiyle yurttaş) statüsüne getirilmesi gerekliliğini içeriyordu.

Türkiye’de bu durum Kemalist Cumhuriyet rejimiyle aynı anlama geliyordu. M. Kemal etrafında inşa edilen ve hayatın bütün alanlarını kuşatmaya çalışan boğucu bir resmî ideoloji dayatması söz konusuydu. Hilafetin ilgası, şapka ve harf devrimi, 1930’lardaki Türkçe ibadet, Türk tarih tezi gibi düzenlemeler fıkhın düzenlediği alanın faşizme teslimiyetiyle sonuçlandı.

Bütün şehirlerin tam merkezinin M. Kemal heykelleriyle donatılıp etrafında çeşitli seremoni ve tazimlerin yapıldığı putlar yetmezmiş gibi her bir devlet dairesinin M. Kemal büstleri, tabloları ve insanlığı kurtaracak (!) veciz sözleriyle donatıldığı inanılmaz bir görüntü ortaya çıktı. Bu tablodan daha korkunç olan ise bir Müslüman’ın tağutun, şirkin örgütlü bir şekilde hayatını kuşatmış olduğu gerçeğine alışması ya da bunu kanıksamasıdır. Yüzyıl boyunca bu duruma maruz kalmanın insan zihni, kalbi ve tasavvurunda meydana getireceği en büyük tehlike bu cahiliyenin ‘normal’ algılanmasıdır.

Bunu sağlayan en önemli unsurların başında ise şüphesiz Kemalist sistemin eğitim politikaları gelmektedir. Ömer Türker Yeni Şafak’taki yazısında bunun boyutlarından biri olan ‘İnkılap Tarihi’ derslerini ele alıyor. Gerçekte de Kemalist endoktrinasyonun en yoğun işlendiği –evveli olmakla beraber mevcut hâliyle-12 Eylül Darbesi mahsulü bu dersler ise başlı başına bir fecaattir. Türker, yazısında dersle ilgili temel sorun olarak bu dersin içeriğinin son derece zayıf olmasını gösteriyor. Türker “Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu mümkün kılan hâdiselerin hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojisinin Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsı etrafında anlatıldığı bir ders. Bu sebeple de ilk okuldan üniversiteye kadar devam ediyor. Fakat bu dersin içeriği son derece zayıf. Değişik isimler adı altında anlatılan içeriğini düşünürsek neredeyse on beş yıl boyunca bir şekilde bu ülkenin çocuklarına okutuluyor bu ders. Buna rağmen dersi alan öğrenciler, ne dikkate değer bir şuur kazanıyorlar ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini öğreniyorlar. Dünyada başka bir resmi eğitim sisteminde bu kadar uzun süre okutulduğu halde işlevini yapmaktan bu denli uzak bir ders var mı bilmiyorum. Hadi diyelim ki bir dönem, resmî ideolojinin vatandaşlar tarafından benimsenmesi için konuldu. Lakin hala aynı şekilde devam etmesinin bir gerekçesi kalmayalı çok oldu.” diyor.

Görünen o ki Ömer Hoca meseleyi son derece naif bir şekilde ele almış. Bütün sınıfların duvarlarına asılan M. Kemal portresi ve onun “Gençliğe Hitabesi”, hakeza okulların önüne konulan büstü ve içerisindeki “Atatürk köşesi” okul denilen kurumun mevcut devlet tarafından nasıl konumlandığını gösterirken bütün derslerin kazanımları da bundan nasibini almakta. Düşünsenize Kur’an-ı Kerim, Arapça, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Temel Dini Bilgiler, Hadis, Fıkıh, Tefsir gibi ders........

© Haksöz