menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İfsad Çağının Gölgesinde Sınanan Müslüman Aile

14 1
02.07.2025

Birkaç yıl öncesine kadar evlerimizde üç nesil bir arada yaşar; dedelerin sabrı, ninelerin duaları, annelerin telaşı ve çocukların neşesi aynı çatı altında birleşirdi. Ev, sadece bir barınak değil; bir mektep, bir rahmet iklimiydi. Hatta her bir ev birer mektepti demekte de bir beis yok. Bugünse zaman değişti, evler değişti, insan değişti. Yetiştiren, büyüten, öğreten, terbiye eden, edep-erkan veren evler gitti. Evler artık müfsid iklimin mevsimleriyle döneduruyor. Müslüman aile, ifsad çağının gölgesinde ağır bir imtihandan geçiyor.

Rollerin değiştiği, dengelerin bozulduğu bir ortamı teneffüs ediyoruz. Yoğunlaştırılmış hızlandırılmış gayri fıtri bu çağ, aile içindeki rolleri bulanıklaştırdı. Kadınlar hem evde hem işte yük üstlenirken, erkekler sorumluluklarını gecikmeli fark ediyor. Çocuklarsa ekranlar arasında sanal bir bilinç inşasına maruz kalarak büyüyor. İletişim azalıyor, anlayış yerini kırılganlığa ve kırgınlığa bırakıyor.
Bir zamanlar evlerin başköşesinde oturan büyüklerimiz, bugünlerde yalnızlığa terk ediliyor: Evlerinde yahut daha da garabet bir hal olarak huzurevlerinde bir başına bırakılmış durumda. Ve fakat Rabbimiz, yaşlılara yalnızca merhamet değil; hizmet etmeyi, onlara haysiyetli bir ömür sunmayı emrediyor. “Onlardan biri yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererse, onlara ‘öf’ bile deme...” (İsrâ, 17/23). Bugün onları sadece evden değil, gönlümüzden de çıkarıyor, köksüzleşiyoruz.

Oysa biliyoruz ki Hz. Peygamber (sav), ailesiyle istişare eden, çocuklarıyla oynayan, yaşlılara hürmet eden bir örnek idi. Bugün bu örneğe iştiyakla sarılma zamanı değilse nedir?

Teknoloji insanı hem kendine hem de en yakınına yabancılaştırma potansiyeli taşıyor. Aynı evde yaşayan fertler, farklı dijital dünyalarda zaman geçirerek bir savrulma yaşıyor. Bir zamanlar yemek değil buluşmak için kurulan sofralar bugün anlamını günden güne yitiren bir beslenme aracına dönüşmüş durumda. Ailelerin bireylere dönüştüğü bu iklimde bir araya gelişler zoraki buluşmalara evriliyor. Aşikar olan şu ki bugün birbirimizin yüzüne yeniden bakmaya, görmeye, görüşmeye ve gönülden konuşmaya ihtiyacımız var.

Reklamlar ve sosyal medya hız kesmeden psikolojiye ateş ederek insanların arzu ve isteklerini kamçılıyor; sürekli bir eksiklik hissi pompalanıyor. Arzu ve arzu nesneleri aynı anda üretiliyor. İnsan dediğimiz........

© Haksöz