menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dijital dünyada mahremiyetin çözülüşü ve şehvete evrilişi

5 0
20.09.2025

İnsanlık tarihinin belli dönemlerinde gündelik ve dinsel yaşamda köklü bazı sosyo-kültürel kırılmalar yaşanmıştır. Bu kırılmalar, uzun bir süreçte biriken sistematik değişimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Toplumsal dönüşümler, adeta fay hatlarında biriken enerji gibi, zamanla kırılma noktasına ulaşmaktadır. Günümüz dünyasında dijital iletişim, modern insanlık serüveninin devinim/dönüşüm yaşamasındaki en güçlü araçlarından biri olmuştur. Bununla ilişkili olarak sosyal medya insan hayatını kuşatan en etkili haberleşme ve etkileşim mecralarından biri haline gelmiştir.

Dijital platformlarda, söz, metin, fotoğraf ve video gibi içerikler, bireylerin özel hayatlarındaki mahremiyeti silikleştirmiş, özel-kamusal alan arasındaki sınırları bulanıklaştırmıştır. Özel hayatın ayrılmaz bileşenlerinden olan şahsa münhasır pratikler artık sıradan bir şekilde sergilenmekte; bu durum, mahremiyet anlayışını kökten değiştirmektedir. Geçmiş dönemlerde belli kamusallaşma alanlarında sergilenen benlikler, sosyal platformların yaygınlaşmasıyla farklı bir evrede sunulmaya başlanmıştır. Nitekim dijital teknolojiler ve araçlar geliştikçe teşhir ve görünme duygusu, like/beğeni alma ve kabullenilme narsisizmiyle beslenerek geniş kitlere ulaşma hazzına dönüşmüştür. Benliklerin kamusal alana açılma ve onaylanma arzusu, bireyleri daha “görünür” hesaplara yönelmeye itmektedir. Örneğin, 2025 yılı araştırmalarına göre, kullanıcıların u'i sosyal medya hesaplarında “gizlilik ayarlarını” değiştirmiş olsa da platformların “veri toplama ve hedefli reklam politikaları” nedeniyle mahremiyet ihlalleri artırmaktadır.

Sosyal medyanın denetlenemez ve akışkan yapısı fertlerin mahremiyet algılarında köklü değişimlere neden olmaktadır. Kapitalist ekonomik sistem bedenleri bir tüketim aracına dönüştürmekte, teşhiri “özgürlük” ve “insan hakkı” olarak sunmaya çalışmaktadır. “Benim bedenim benim kararım” algısının bir sonucu olan bu yaklaşımlar, mahremiyetin sınırlarını olabildiğince esnetmiştir. Gündelik hayatın normal akışı içerisinde uygun görülmeyen bazı tutum ve davranışlar sosyal medyada normal, hatta övülen olgular haline gelebilmektedir. 1960’larda geliştirilen teknolojik öngörüler, 1980’lerden itibaren internetin ve çoklu ortamların yaygınlaşmasıyla hayata geçirilmiştir. WhatsApp, Instagram, YouTube, Facebook, Telegram gibi platformlar, küresel ölçekte günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. İnsan, sosyal bir varlık olmasına rağmen, bu mecralarda kurulan “sanal gerçeklik”, sosyal ilişkilerin yerini alarak yeni davranış kalıpları oluşturmuştur. Günümüz dijital çağında ise sosyal medyanın toplum üzerindeki etkisi daha da belirginleşmiş; “bağlantı kurma, kültürel etkileşim ve reklam” gibi alanlarda hem olumlu hem olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Kapitalist kültür, megaloman insandaki sürekli beğenilme ve ilgi toplama arzusunu kullanarak kadın ve erkek bedenini istismar etmektedir. Spor salonları, diyet programları, estetik operasyonlar ve moda anlayışıyla tek tip bir beden algısı dayatılmakta, çıplaklık/teşhir “çağdaşlığın” bir nesnesi olarak gösterilmektedir. İlerlemeci Batı kültürünün bir yansıması olan bu nesnelleştirme projesi, beden üzerinden teşhiri modernlik adı altında işlemektedir. Beğeni kültürü ve arzusu zemininde inşa edilen bu sosyal mühendislik girişimleri, sosyal medya vitrinlerinde karşı konulmaz örneklere dönüştürülmektedir. Talep oldukça arz devam etmekte, teşhir kültürü güçlenmektedir. Bugün gelinen noktada, Batı toplumlarında görüldüğü gibi, nikâhın küçümsendiği, sadakatsizliğin sıradanlaştığı, aile yapısının zayıfladığı örnek “prototipler” artmaktadır. Özellikle Batı........

© Haksöz