menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Din kalbe indiğinde şiddet azalır

5 0
27.11.2025

Gaziantep’te hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Recep Özkan, boşanma aşamasındaki eşi Zehra Özkan’ı tabancayla vurarak öldürdü. Polislere ateş açan Özkan, bacağından vurularak yakalandı. Elazığ’da ise Erdal Yıldız, tartıştığı eşi Sümeyye Yıldız’ı evde tabancayla ateş ederek katletti.

Gün geçmiyor ki ‘kadın cinayetlerine’ bir yenisi eklenmesin. Peki, neden insanlar haksız yere bir cana kıyıyor? Yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşini, çocuklarının annesini acımasızca öldürüyor? Eskiden bu kadar çok kadın cinayeti var mıydı? Belli çevreler sadece şiddetin önüne geçmek için yetersiz yasaları konuşuyor, cezaların caydırıcılığını tartışıyor; ama belli ki mesele kanunların çok ötesinde.

Kadına yönelik şiddeti anlamaya çalışırken çoğu zaman “bir anlık öfke”, “cinnet”, “kıskançlık” gibi yüzeysel açıklamalara sarılırız. Oysa bu cinayetlerin faili yalnız tetiği çeken parmak değildir; onu sıkmaya götüren toplumsal çözülme, duygusal yoksunluk, kontrol saplantısı, psikolojik kırılmalar ve çoğu zaman içselleştirilmemiş bir inanç biçimi vardır. En derinde toplumsal yapının çözülmüş olması ve devletin yanlış uygulama ve düzenlemelerle çözülmüş yapıyı daha da karmaşık hale getirmesi durumuyla karşı karşıyayız. Toplumsal çözülmeyi derinleştiren bazı çevrelerin bu cinayetlerden hareketle din ve dindarlar üzerinden yaptıkları ise gözlerden kaçmamakta.

Dünyada da tartışılan bu konuyla ilgili olarak bugün bilim dünyasında bu cinayetler için kullanılan bir kavram var: Separation-instigated femicide – yani ayrılık tarafından tetiklenen kadın cinayeti. Johns Hopkins Üniversitesi’nin analizleri, cinayetlerin büyük çoğunluğunun ayrılık kararının alınmasından sonraki ilk üç ay içinde işlendiğini gösteriyor.

Boşanma, kadın için yeni bir hayat; erkek için ise çoğu zaman yıkım, kaybetme, kontrolün elden gitmesi anlamına geliyor. Fail için ayrılık, ilişkinin bitişi değil, iktidarının çöküşü.

Boşanma Aşamasındaki Erkek Neden Daha Tehlikeli?

1. Kontrolün Kaybı: “Benim değilse kimsenin olmaz.”

Kadın cinayetlerinin büyük bölümünün ardında, romantik kıskançlık değil, sahiplik hissi vardır. Kadın “ben gidiyorum” dediğinde, fail bunu kendi erkeklik otoritesine yönelmiş bir tehdit olarak okur. Modern psikoloji bunu narsistik kırılma olarak tanımlar; erkek kendisinin “terk edilebilir” oluşunu kabul edemez.

2. Normların Sessiz Talimatı

Toplumlarda yer alan bazı normlar da birtakım eylemlerin tetikleyici sebebi olabilmekte. Birçok erkek, fark etmeden şu cümleyi içselleştirir: “Erkek karar verir. Kadın uyar.” Bu düzen bozulduğunda şiddet, düzeni yeniden kurmanın aracı olarak görülür.

3. Dürtü Kontrol Eksikliği ve Patlayıcı Öfke

Duygu regülasyonu olmayan bir insan, reddedilme karşısında sağlıklı bir tepki veremez.

Sadece Dindarlık Değil; İçselleştirilmiş Dindarlık Gerekli

Dini değerlere içten bağlılık, merhametin özden gelmesi, ahlakın kalbe yerleşmesi.
Bu tür dindarlık, şiddeti anlamlı biçimde azaltır. Kadın cinayetleri gibi bir toplumsal problemin sebep-sonuç ilişkisi ve çözümüne ilişkin içselleştirilmiş dindarlık olayının çok daha fazla gündeme gelmesi........

© Haksöz